Öyle sanıyorum ki Amerika Birleşik Devletleriyle aramız hiç bu kadar kötü olmamıştı.
Hatta 1974'teki Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra Türkiye'ye uygulanan haksız silah ambargosu ve benzeri baskı ve yıldırma çabaları da dahil, Amerika'yla aramızın son yıllardaki kadar kötü olduğu söylenemez.
Bunun sebeplerini hemen hemen herkes biliyor.
NATO'da müttefikimiz olan ve yıllardır dost yerine koyduğumuz Amerika'nın Suriye'de ve Kuzey Irak'taki varlığının Türkiye'de çok önemli bir " Haklı tehdit algısı" meydana getirdiği malumdur.
Amerika'nın adına " Büyük Ortadoğu Planı " denilen korkunç yıkım planının son uygulamaya sokulduğu yer olan Suriye, artık tümüyle bölünmüş ve işgale uğramış bir ülke durumuna getirildi.
Suriye'nin petrol yatakları ve tesislerinin de bulunduğu, Fırat'ın doğusunda yer alan ve Irak sınırına kadar uzanan yüzde 35'lik bir toprağı Amerika tarafından silahlandırılmış PKK/PYD/YPG Terör örgütünün bekçiliğinde, yani Amerika'nın kontrolünde bulunuyor.
Amerika Suriye'den fiilen koparılmış bu bölgede etnik açıdan kozmopolit yapıda bir kürt devleti kurmak ve bu gecekondu devlet üzerinden emperyalist çıkarlarıyla bölgedeki faaliyetlerini de bu yapı üzerinden sürdürmek istemektedir.
Amerika'nın Kuzey Suriye'nin Türkiye sınırı boyunca kurmayı düşündüğü bu devlet yapılanmasına Türkiye şiddetle karşı çıktığı halde, Amerika müttefiklik bağlamında hiç bir değeri dikkate almaksızın bildiğini okuyarak bu gecekondu devletin batıda Akdeniz'e kadar hakim olmasını da hedeflemiştir.
İşte bu niyeti önceden ve çok iyi sezen Türkiye üç askeri harekatla kurulması hayal edilen PKK/PYD/YPG Devletine adeta Batı tarafında çelikten bir duvar örmüştür.
Mevcut durumda Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye bu ülkede meydana gelen iç savaş ve insani kıyımın başladığı 2011 yılından beri Esed rejiminin zulmünden kaçan 4 milyon Suriyeliyi misafir ederken, son zamanlarda Türkiye'nin askeri varlığı bulunan anlaşmalarla belirlenmiş kontrol noktalarına Rusya'nın da göz yummasıyla saldırıda bulunmuş ve askerlerimizi Şehit etmiştir.
Bu son gelişmeler üzerine Amerika Türkiye'nin yanında olduğunu ve olacağını açıklamıştır. NATO Genel Sekreteri de olumlu sayılabilecek bazı açıklamalarda bulunmuş ve bir şekilde Türkiye'ye destek olunması gerektiği imasında bulunmuştur.
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi derhal Ankara'ya gelerek Türkiye'nin yanında olduklarını ilan etmiştir.
Giderek bir Türkiye-Suriye savaşına dönüşen fiili durum gerçek top yekün bir savaşa dönüşürse, bundan en fazla kendilerinin yararlanacağını uman Amerika'ya nasıl güvenilecektir?
İlişkilerimizin son zamanlarda hayli iyi geliştiği Rusya'nın Suriye'de yapmak istedikleri ve yaptıkları bellidir. Bizim İdlib'teki askeri gözlem noktalarımıza saldırının Rusya'nın rızası veya teşviki sayesinde olmadığı ne malumdur?
Suriye'deki durum hakkında, elbette, Devlet Yetkililerimiz en doğru tespiti yapmaktadır. En isabetli kararı da vereceklerinden şüphemiz yoktur.
Ancak, dikkat edilmesi gereken en önemli husus, Türkiye ile Suriye'nin top yekun bir savaşa girmesinin bu ülkedeki istilacı iki ülkenin çok önemli ve sinsi hedefi olduğu asla unutulmamalıdır.
Bilinen bir gerçek var. O da şudur: Amerika ve Rusya Suriye'deki hedeflerini karşılıklı gizli-açık görüşmelerle tayin etmişler ve paylaşımda anlaşmışlardır.
Bu iki ülke Suriye ve hatta diğer bölge ülkeleri üzerindeki emperyalist hedefleri konusunda gizli ajandaları olan ülkelerdir.
Türkiye'nin işi de esasen bu sebeple zorlaşmaktadır.