Herhangi bir dönemde iktidar koltuğunu kapanlar kendilerine hep geçmişin icraatlarını anlatarak taraftar toplasalar da gün gelir bu tarzın artık para etmediğini, fayda sağlamadığını görürler.

Bundan elli altmış yıl öncenin olaylarını refere etmek işte böyle bir şeydir.

Hiç faydası olmayan, hatta zararı olan bir siyaset tarzıdır bu.

Belli siyasi makamlara seçilen kişiler kendinden önceki kişi ve iktidarlarla debelenmeyi değil, gelecek tasavvurlarını, hatta gelecek vaatlerine dair icraatlarını ortaya koymalıdırlar.

Gezi olaylarının yaşandığı günleri bu gün gibi hatırlıyorum. Taksim Parkında yapılan bir düzenleme gereği bir kaç ağacın yerinin değiştirilmesini bahane eden bir grup iktidar karşıtı ortalığı altüst etmişti. O günlerde İstanbul'dan İzmit istikametine giderken, Ataşehir'den itibaren otobanın iki tarafında yüzlerce belediye işçisi kadın ve erkeğin yolun kenarına binlerce ağaç ve çok düzenli bir biçimde çiçeklendirme işi yapıyordu. Evet o tarihlerde her gün binlerce çam türü ağaçlar dikiliyordu. Şimdi gelip geçerken herkes bu güzel hizmetin şehrin girişine ne kadar imrenecek bir manzara oluşturduğunu görmektedir. Bakalım bu günün İstanbul Belediyesi bu hizmetlerin kıymetini bilecek mi, yoksa o güzelim görüntüler zamanla yok olup gidecek mi göreceğiz.

Peki gezi olaylarında ne olmuştu hatırlamaya çalışalım. 

Gezi parkındaki ağaçların başka yerlere nakledilmesini ve yeni bir düzenleme yapılmasını protesto edenler, bu bahaneyle tamı tamına 558 kamu aracını yakmışlardı Sayın Ekrem İmamoğlu.

Dahası belki bir o kadar da özel araç tahrip edilmişti.

Bankalara ait bankamatikler kırılmış yakılmıştı. Dükkanların camı çerçevesi indirilmiş, Taksim meydanı savaş alanına çevrilmişti. Zarar ise Milyonlarca Lirayı bulmuş, İstanbul halkına günlerce huzursuzluk verilmiş, işkence çektirilmişti Sayın Ekrem İmamoğlu.

Şimdi doğru ise, Gezi olaylarının önde gelen militanlarından birini ve en önde gidenini İstanbul Büyük Şehir Belediyesi İştirakler Daire Başkanı olarak atamışsınız Sayın Ekrem İmamoğlu.

Bu sizin gibi yakışıklı ve genç biri olan zat, o tarihlerde Hükümete bir meydan okuması yapıyordu. Gezicilerin önünde Hükümetin kimi icraat ve hizmetlerinden derhal vazgeçmesini istiyordu. Bunlar arasında Atatürk Kültür Merkezi'nin yıkılıp yerine daha modern bir merkezin inşa edilmesi, Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatının derhal durdurulması gibi bir çok hizmetin derhal durdurulmasını, aksi halde Gezi kalkışmasının devam edeceğini ilan ediyordu.

Sonuçlarını herkes gördü.

Sayın Ekrem İmamoğlu siz bu Geziciyi hangi geçmiş kamu hizmetlerini referans alarak İstanbul gibi bir metropol'ün İştirakler Daire Başkanlığına atadınız?

Buna benzer kaç geziciyi işine son verip mağdur ettiğiniz kişilerin yerine atayacaksınız?

Size göre her şey bunlarla ve bu icraat ve kararlarınızla mı " Çok iyi olacak"?

Yenikapı'ya toplayıp teşhir ettiğiniz ve zaruri hizmetler için ihale açılarak kiralanan araçların bu kiralama işlemleri yapılırken siz Belediye Meclis Üyesi olarak sorumluluk taşımıyor muydunuz?

Bu araçlara ihtiyaç var ise bir usulsüzlük de yapılmadan kiralanmış ise, bunların devre dışı bırakılması halinde belediye hizmetlerini katır ya da merkep kiralayarak mı yapacaksınız? Ya yeniden aynı sayıda veya daha çok araç için ihale açmak zorunda kalırsanız ne olacak? Millete derdinizi nasıl anlatacaksınız?

Bırakın yüksek perdeden siyaset nutukları atmayı da şu İstanbul'un meselelerine gereği gibi mesai harcayın. 

Başarılı olursanız sonuçta sizi istediğiniz yere yollayacak olan bizlerin de elinde bir gerekçemiz olsun.

Sakın bize darılıp gücenmeyin e mi. 

Sizin başarılı olmanızdan mutlu olacak olan bizleriz.

Bırakın eski defterleri karıştırmayı. İşinize bakın. Geçmişe değil, geleceğe dair planlarınızı yapın, varsa  projelerinizi gerçekleştirin halka bunları anlatın ve vaadlerinizin gerçekleştiğini görelim. 

Aksi halde kaybedersiniz şimdiden söyleyelim.