Yaz aylarında bizim tuzu kurular uzunca bir patates soğan edebiyatından sonra kendilerine tatil için Yunan adalarını seçiyorlar iyi mi?
Mikonos, Santorini falan filan.
Televizyonlarımızda 24 saat reklamları yapılıyor. Dediğim gibi çoğu görgüsüz hayhuy kesimi de bu reklamlara bakıp Yunan Adalarına döviz taşıyor ha bire.
Peki özelliği ne bu Yunan adalarının? Hiç...
Bizimkilere göre en iyi kaçamak yapılacak yer.
Peki Türkiye'de tatil yapmak için sabırsızlanan ve ilk fırsatta ülkemize gelen ecnebiler aptal ve zevksiz insanlar mı?
Elbette hayır.
Turistik gezi başka, dinlence için bir yere gitmek başkadır.
Bunu da anlıyoruz elbette.
Ama bu Yunanistan hayranlığını anlamak mümkün değil.
Türkiye'de Ege sahillerinde sadece bir yerde tatil yapmayı da kendileri için bir ayrıcalık sanan ukalaların ilk fırsatta Yunanistan adalarına geçtiğini görüyoruz.
Hep aynı kesimden insanlar bunlar. Bir de bunlara tam görgüsüz ya da sonradan görmeleri ekleyin; vıcık vıcık kir kokan bir kitle oluşuyor.
Kimleri kastettiğimi anlarsınız.
Yaz aylarında Marmaris'e, Bodrum'a akın edenlerin çoğu zaten kredi kartlarının limitlerini akşam rezaletlerinde kullanıp kara kara İstanbul'a Ankara'ya dönen, beynini oralara bırakıp daha sonra kıvranmaya başlayan ayrı bir kitleyi oluşturuyor.
- Bu sene nerede tatil yaptınız?
-Bodrum'da. Türk Bükü'nde. Harikaydı.
Sonra ne oldu başka yere gitmediniz mi?
-Yunan adalarına planımız vardı ama malum bütçe meselesi.
Bu muhabbetleri çok duymuşsunuzdur.
Ama İstanbul'a ya da Ankara'ya dönüşte hepsinin gündemi soğan- patates oluverir.
Bir de," AK Parti eriyor artık. Ali Babacan işi götürür. Ahmet Davutoğlu da biraz koparırsa iş tamamdır" sohbetine devam ederler. Zaten tartışabilecekleri başka konu da yoktur bu gibi muhteremlerin.
Ha unutmayalım, bir de İmamoğlu'nun ne zaman Cumhurbaşkanı olacağını konuşurlar sık sık.
Onların bu muhabbetlerini Kemal Kılıçdaroğlu duysa cine düşer.
Siyasette konuşacakları şey bu kadar sınırlı olduğu için de, dönüp dolaşıp, " Ah bir yaz gelse de Santorini'ye gidebilsek " tarzı gelecek hesapları başlar.
Evdeki hanımefendiler gelecek yılın mayo koleksiyonlarını android cep telefonlarından indirip hemen sipariş adreslerini bularak önümüzdeki yaz giyeceği bikiniyi sipariş ederler. Bazıları çok hoşuna giden başka bir şey olabilir diye bir de Çinli pazarlama şirketi Ali Baba'nın pazarlama sitesine girerek başka mayolar bulur, onu da sipariş eder.
Gelecek yaz yengelerin giyeceği mayolar da böylece hazırlanmış olur.
Bu siparişleri yaparken Doların yükselişine kızıp Hükümete küfretmeyi de ihmal etmezler.
Çinli pazarlama kralı Ali Baba sanki babalarının oğludur. Onun sitesinden yaptığı siparişlere Türk Lirası öderler. Ama bu Türk Lirasının nasıl dövize çevrilip bir şekilde memleketten Çin'e uçtuğunu hiç düşünmezler.
Çünkü bu ülkede herkes istediği gibi yaşama hakkına, istediği gibi seçme hakkına, istediği her şeyi bir şekilde alma ve edinme imkanına sahiptir.
Her şeye sahiptirler, her şeyi bilirler ama bir şey eksiktir.
Nedir biliyor musunuz Aziz Dostlar?
Santorini'nin bir Yunan Adası olduğunun farkında değildirler.
Ali Baba'yı da bir Türk tüccarı zannetmektedirler iyi mi...