Şimdi de bir " Siyasi Ayak " dedikodusuyla Parlamento'yu itibarsızlaştıracak çürük laflarla millettin huzurunu bozan dedikodulardan medet ummanın yolunu tutturmaya.
Artık bu gün itibariyle, dedikodu mesabesindeki söylemlerin, girişimlerin ve ortalığı bulandırmaktan öte değeri olmayan siyasi atraksiyonların hiç kimseye " Pratikte "bir faydası olmayacağı çok açık ve nettir.
Genelkurmay eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ'un durduk yerde ortalığı karıştıran açıklamalarının bir değeri, " Kıymeti Harbiyesi "" var mıdır? Bana göre yoktur.
Askeri yargının bahane edilerek ortaya atılan bir tartışma konusunun ise bu safhada hiç bir değeri yoktur.
Askeri Mahkemelerle alakalı karar, neticede Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce alınmıştır. Bunu bu günün meselesi gibi gündeme taşımanın bir başka anlamı olması gerekir.
Hele de Bir Eski Genelkurmay Başkanı'nın belki de hissi olarak bu meseleyi didiklemesi anlaşılabilecek bir durum da değildir.
Şimdi Muhalefetin işine yarayacağı düşüncesi ve İktidardan hesap sorma veya İktidarı köşeye sıkıştırma adına bir girişim söz konusu ise, bunun da artık hiç bir değeri yoktur ve olamaz.
" FETÖ'nün siyasi ayağında kimler vardı?" sorusunun cevabını hala bulabilmiş ve görebilmiş değillerse, Emekli Askerlerin ve de Muhalif Siyasetçilerin önce aynanın karşısına geçip kendilerine bir bakmaları gerekmez mi?
Şimdi 15 Temmuz hain darbe girişiminde rol alan generalliğe Albaylığa yükseltilmiş FETÖCÜ subayların birinci derecede " SİCİL SORUMLUSU " olan eski bir Genel Kurmay başkanı üstelik FETÖ kumpasıyla zindana atılmış olmasına karşılık, yaptığı son açıklamasının asıl maksadını da ortaya koyması gerekmez mi?
Şimdi kamuoyunda aklı eren her vatandaş " Bu ne ayak arkadaş? " diye soruyor.
Öyle ya...
Bu ne ayak Allah aşkına?
Devletin bunca mücadelesi ve halen devam eden ciddi soruşturmaları bizlere bu ülkenin büyük bir ihanete uğradığını göstermiyor mu?
Binlerce Subayın ve her rütbede askerin yargılandığı ve bir çoğunun ağır cezalara çarptırıldığı ortada iken, eski Genel Kurmay Başkanı'nın yaptığı açıklamaları haklı gösterecek bir gerekçe bulunabilir mi?
Bu ülkede darbeyi sırtında asker elbisesi bulunan, birliklerinde darbe hevesiyle uçakları, tankları silahları Millete karşı acımasızca kullanan hainlerin amacı ne idi ve kimin nam ve hesabına bu memleketin 250 masum insanını katledip 2 bin'den fazla insanımızı da sakat bırakacak biçimde acımasızca saldırarak yaralayanlardan eski bir Genel Kurmay Başkanı'nın daha önce neden haberi olmamıştır diye sorulmaz mı?
İnsanlar sormaz mı " Bu ne ayaktır? " diye...
Meseleyi döndürüp dolaştırıp siyasi malzeme yapmaya kalkışmanın kimseye bir yararı olamayacağı düşünülmüyor mu?
Üstelik de Muhalefetin bundan kendisine bir malzeme çıkarmak için bunca zamandır bekleyip açıklamalar yapılacağını duyurması Gazi Meclisin mehabetine yakıştırılabilir mi?
Anlaşılır gibi değil.
Bir türlü anlam veremediğim için yazımın başlığına bu yeni tartışma konusunu gündeme oturtanlar için " Ne ayaksınız? " demek zorunda kaldım.
Türkiye'nin bunca önemli meselesi varken, birilerinin rahat durmayıp " Acaba nasıl gündem yaratsam? " ya da " Nasıl gündem olsam " diye bir çaba içinde olmasını anlamak gerçekten çok zor.
Nihayetinde benim gibi bu gelişmeleri izleyen ve burnundan soluyarak kızan, tepki gösteren ve huzursuz olan belki de milyonlarca vatandaşımız da " Yahu siz ne ayaksınız? Ne istiyorsunuz da durduk yerde ve bir yığın sorun ve acı verici olayların yaktığı yüreğimize bir de siz sıkıntı yüklüyorsunuz? " diyordur.
Bırakın bu çekişme ve zıtlaşma unsuru olabilecek çirkin ve milletimizi kamplaştıran, ayrıştıran faaliyetleri.
Huzur ve güven için her şeyden önce birbirimize saygımız ve güvenimiz olması gerekmez mi?
Herkes şu veya bu gerekçelerle ve intikam duygularıyla, siyasi hırsla bu Milletin arasını açacak çirkin siyasi faaliyette bulunuyorsa, bilsin ki bu Millet artık böylesi faaliyetlerden artık nefret ediyor.
Huzura, güvene, birbirimizi sevmeye ve geçmişin olumsuzluklarını unutmaya, yüreğimizde yer eden çok kötü kin duygularını atmaya ihtiyacımız var.
Herkes artık bu şuurla hareket etmek durumundadır. Aksi halde hem kendimize, hem mensubu olduğumuz camiamıza ve hem de Milletimize kötülük yapmış oluruz.