Türkiye ya da Suriye ile barışık olmayan ülkelerin bu gün itibariyle bir barışa yanaşmaları mümkün müdür? Barışmaları mümkün müdür?
Bu sorunun cevabı çok kolaydır.
Bir barışın ya da böyle bir gelişmenin meydana gelmesi bu gün için imkansız görünmektedir.
Sebebi ise gayet basittir. Şöyle ki;
Suriye halkının katili ve kendi Devletinin zalimi Beşar Esed'in devre dışına alınması konusunda O'na basit çıkar hesaplarıyla ilintili olarak destek verenlerin bunda hala ısrarlı olmalarıdır.
Bu ısrarın sahiplerine göre ise gerekçeler muhteliftir.
Bu gerekçelerin başında, " Ya Esed gider de Adam gibi bir Adam iş başına gelirse ne olacak bizim çıkarlarımız? " diye düşünenler birinci planda söz sahibi olanlardır.
Rusya mı, Amerika mı, yoksa anlaşmış olan bu iki müstevli ülke mi? Burasını net olarak ortaya koyacak olan ise yakın gelecekte şekillenecek Uluslar Arası anlaşmalar olacaktır.
Mesela:
Bir yeni Anayasa sürecinden bahsediliyor. Birleşmiş Milletler öncülüğünde ya da nezaretinde gerçekleşen bu işbirliği ya da onarım süreci Suriye'ye olabildiğince demokratik bir anayasa örtüsü kazandırır ise, belki bu sayede "Yeni Suriye" yi görebilme fırsatı doğabilir.
Yapılacak Anayasa'nın Suriye'de referanduma sunularak onay görmesi demokratik ve adil olmayabilir. Böyle bir referanduma gerek olmadan uygulamaya konulur ise bu defa hala ülkenin başında bulunan Beşar Esed bu yeni yasal uygulamaya karşı çıkar ve hatta direnir.
Tüm bu ihtimallere rağmen, bir de ülke topraklarının en önemli bölümü işgal altında olan ve halk desteği dahil her şeyini kaybetmiş ve güçsüzlüğün dibine vurmuş olan bir diktatör bozuntusuyla Suriye'nin yakın zamanda kendi sınırları içinde hakimiyeti olan bir " Yeni Suriye" ye dönüşmesi bu gün için bir hayalden ibaret görünüyor.
Bunun da asıl sebebi, Suriye'de sağlanabilir ise ancak " Dış destekli bir barış " ın sağlanabileceği gerçeğinin asla değişmeyeceğidir.
İngilizcede " Peace of Enforcement " yani " Destekli barış " denilen bir sürecin bu coğrafyanın eli kanlı Diktatörleri sebebiyle, ülkelerine hiç bir fayda getirmeyecektir.
Suriye rejimi Kürt bölücü hareketi PKK'ya değişik versiyonlarıyla birlikte hamilik yapmasa ve başından beri onlara destek olmasaydı, bir tek kurtuluş ümidi olarak Türkiye'nin fiili desteğini görebilir ve bunun da ilk başlarda geliştirilen dostluğun kıymetini bilmesiyle mümkün olabileceğini anlardı.
Sonuçta başına gelenlerin bile kendisi için bir ders olması gerekirken ve derhal Suriye'nin kurtuluşu için hiç vakit kaybetmeden istifa edip bir kenarda değil, Suriye dışında sığınacak bir yerde yaşama imkanı bulması Beşar Esed'in son başarısı olabilir. Bunu yapamadığı takdirde, sonunun İran Şahı Rıza Pehlevi'den daha kötü olması da kaçınılmaz görünüyor.
Tabii ki sığınacak bir ülke bulabilirse. Çünkü hiç bir Arap ülkesi dahi kendisini kabul etmeyecek ve başlarını O'nun yüzünden belaya sokmayacaklardır.
Peki Suriye ne olacak?
Bölünmüş, parçalanmış ve tamamen yıkılmış olan bu ülkenin dışarıdaki vatandaşları bu safhadan sonra asla dönmeyeceklerdir.
Zorla döndürülmeleri imkansız olduğu için, hangi ülkeye sığınmışlarsa orada yaşamayı, kendi ülkelerine de nostalji için imkan bulabildikleri takdirde turist olarak gidip gelmeyi tercih edeceklerdir. Ne tekim Türkiye'deki sığınmacılar açısından şahit olduğumuz durum bunu göstermektedir.