Bilindiği gibi Doğu Akdeniz'de ABD destekli ve tüm Batılı ülkelerin göz diktiği bir hidrokarbon rezervi var ve bu bölgede Türkiye'nin ve Kıbrıs Türkleri'nin münhasır ekonomik bölgesini de kendilerine aitmiş gibi kullanarak sondaj faaliyetleri yapılıyor.
Türkiye ise bu bölgedeki yasal haklarını kullanarak bir petrol arama gemisi yollayıp aynı amaçla sondaj yapmaya başlamış bulunuyor.
Ne var ki, bu konuda hepsi birlik olan Batılılar ülkemizin burada yaptığı ve uluslar arası hukuka dayanarak sürdürdüğü faaliyeti zorbalığa dökerek engellemek istiyor.
Bu arama bölgelerinin önemli bir yanında Kıbrıs Rum kesiminin kara suları da bulunuyor. Haliyle Rumlar bu konuda doğal kaynakları sadece kendileri için bir hak olarak görüyorlar. Kıbrıs'taki Türk kesiminin ve Türkiye'nin doğal ve tamamen hukuki olan haklarını inkara gidiyorlar.
Kıbrıs'ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımayan ve sadece " Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak Avrupa Birliği'ne de üye yapılan Rum Cumhuriyeti'nin korunduğu bu mesele giderek tırmanan bir başka dış politika sorunu haline geliyor.
Mesela; Avrupa Birliği'nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini konuyla ilgili olarak yaptığı son açıklamasında şöye diyor:
" Türkiye'yi Kıbrıs'ın egemenlik haklarına saygı göstermeye çağırıyoruz."
Mogherini bu çağrısının hemen ardından ise şöyle bir tehdit cümlesi kuruyor:
" Türkiye, Avrupa Birliği'nin gereğine uygun bir şekilde yanıt vereceği ve Kıbrıs'la tam bir dayanışma içinde olacağı her türlü yasa dışı uygulamadan kaçınmalı. "
Bu karmaşık tehdit cümlesinden anlaşılan şudur:
" Avrupa Birliği bu konuda gereğine uygun bir yanıt verecekmiş. Kıbrıs'la yani Rum kesimi ile tam bir dayanışma içinde olacakmış."
Özetle, Avrupa Birliği her konuda olduğu gibi, Türkiye'nin hak ve hukukunu hiçe sayarak ülkemizin Akdeniz'de arama faaliyetinde bulunmasını yasa dışı sayarak Rumların yanında yer alacakmış.
Bu tür açıklama ve yaklaşımları bir cesaret desteği olarak algılayan Yunanistan Başbakanı Çipras hemen şu açıklamayı yaptı:
" Akdeniz'de bu durum devam ederse, (Yani sondaj çalışmalarımız devam ederse) Türkiye'ye yaptırım uygulanabilir.
Oysa bizim arama faaliyeti sürdürdüğümüz Akdeniz sularının Yunanistan'la hiç bir alakası yoktur. Sondaj faaliyetlerimiz kendi ülkemizin münhasır ekonomik sahasında yapılıyor.
Kıbrıs'la alakalı olan kısım ise, Ada'nın doğusunda ve güneydoğusunda bulunan bölgedir. Ama Kıbrıs konusunda bu gün için taraflarca bir anlaşmaya varılmış ve statü Avrupalıların ya da başka ülkelerin kabulüne göre ortaya çıkmış değildir, ihtilaflı müzakereler yıllardır devam etmektedir. Durum böyle olunca Kıbrıs Rum kesiminin arkasında durarak Türk kesiminin ve de buna ilave olarak Türkiye'nin uluslar arası haklarını kullanmasına engel olmak hiç kimsenin hakkı ve haddi değildir, olmaması gerekir.
Gelelim Avrupalıların ve Yunanistan'ın üstü kapalı tehditkar tutumuna ve fiilen Türk sondaj teknisyenlerinin tutuklanacağına kadar savrulan tehditlerine:
Haydi bakalım sıkıyorsa böyle bir çılgınlığı yapın da görelim demek gerekiyor. Tabi Türkiye bu konuda kimseyi takmayacak ve sondaj faaliyetlerine devam edecektir.
Türk Donanmasının Deniz Kurdu Tatbikatı devam ediyor.
Evet sıkıyorsa bir de bu konuda Türkiye'ye yaptırım uygulasınlar da görelim. Bakalım sonunda kim karlı çıkacaktır.
1974 Askeri harekatından sonra Kıbrıs'la ilgili olarak Türkiye'ye NATO Anlaşmasına da aykırı olarak ağır bir silah ambargosu uygulamışlardı ne oldu?O tarihlerde Türkiye'ni Kıbrıs'a arabalı vapurlarla asker çıkarmak zorunda kaldığı ve donanımsız olduğu o yıllarda dahi Kıbrıs'a çıkarma yapıp Soydaşlarımızı Rumların tasallutundan kurtardığı biliniyor.
Bu günün Türkiye'si artık o eski imkansızlık halinde dahi ambargoları hiçe sayan Türkiye değil, askeri gücü ve kabiliyeti tüm dünyaca bilinen sınır ötesi askeri harekatlarına bile ses çıkarılamayan bir ülkedir. Suriye örneği ortadadır.
Özetle bu Akdeniz doğal kaynaklarındaki haklarımızı kimseye yedirmeyeceğimizi tüm taraflar kafasına sokmalı ve ona göre davranmalıdır. Aksini yapmaları ise kendi tercihleri olacak ve sonuçlarına asıl onlar katlanmak durumunda kalacaklardır.