Evet, sen bu memlekette hak-hukuk ve adaletten bahsedemeyecek ilk insanlar arasında yerini aldın Beyefendi.
Bundan böyle Adalet konusunda yapacağın her açıklama sana bir kaç puan kaybettirecektir.
Çünkü:
1- Bu ülkenin en seçkin ve kıdemli Hakimlerine " ÇETE MENSUBU " diyebiliyorsan, artık asla haktan hukuktan bahsedemezsin. Zira, ömrünü bu ülkenin insanlarına adalet dağıtmak için çok çileli bir ömür tüketmiş olan Yüksek Hakimlerine böylesi ağır bir hakareti yapan ve onların hakkına tecavüz etme yetkisini kendinde gören bir kişi asla haktan hukuktan bahsedemez. Hatta hep iddia ettikleri gibi bu ülkede hak hukuk yok ise, bu yaptığın hakaret yanına kar kalacaktır. Acı olan da budur. Sen aslında dokunulmazlık zırhına güvenerek bu efeliği yapıyorsun. Ama unutma ki, Milletimiz bu hakaretlerin kendi Yüksek Hakimlerine yapılmasını asla tasvip etmiyor ve hazmedemediğini de yakın zamanda yapılacak seçimde sana gösterecektir. Nerede yaşıyoruz? Tanzanya mı burası? Fildişi Sahili mi? Herhangi bir geri kalmış Afrika ülkesi mi?
2- Bu hakaret ettiğin Yüksek Hakimlerin kararı açıklanmadan önce, " Yüksek Seçim Kurulu'nun doğru ve isabetli bir karar vermesini, bu kararın bizim lehimize olacağını biliyoruz " diyenler sizler değil miydiniz? Karar lehinize ve çıkarınıza uygun olsaydı ve " Pasta büyük " diye ifade ettiğiniz ve paylaşılacak pasta gibi gördüğünüz İstanbul Belediyesi size teslim edilseydi bakalım hangi İSKİ skandallarına şahit olacaktık? Şimdi mağdur edebiyatı yaparak İstanbul halkından daha fazla oy alacağınızı söyleyenlerin 23 Haziran akşamı ne söyleyeceklerini de göreceksiniz. Elbette hile ve yolsuzluk yaparak İstanbul gibi bir şehrin Belediye Başkanlığı ele geçirilemez. " Kürdistan'da biz kazanacağı ama Batı'da CHP'ye oy vereceğiz " diyenleri kimse unutmadı. Hukuka aykırılık ve tam kanunsuzluk yapılarak bir seçim kazanılamaz ve böyle bir seçimi Türkiye asla kabul edemezdi.Şimdi çıkmış, İstanbul seçimlerinin tamamını yenileyelim diyor. Bu isteğini Yüksek Seçim Kurulu'na, yani ÇETE Üyesi diye hakaret ettiği Yüksek Hakimlere yapacak iyi mi? Hatta Cumhurbaşkanlığı seçiminin bile yenilenmesi gerektiğini öne sürüyor ve bu konuyu da zaten bunalttıkları Türkiye'nin tartışmasına açıyor. Bir çok suç duyurusunda bulunmayı gerektirecek kadar kanunsuzluğun ve usulsüzlüğün yapıldığı tespit edilmiş bulunan bir seçim iptal edildi diye ortalığı velveleye vermenin ne gereği var? YSK'ya yapılan itiraz zaten seçim sürecinin bir parçası değil miydi? Şimdi teslim aldığınız EMANET mührü geri vermeniz gerektiği ortaya çıkınca neden bas bas bağırıyor, sağa sola hakaret yağdırıyorsunuz? Hani siz haktan ve adaletten yanaydınız? Adamlarınız Yüksek Yargı Mensubu YSK Üyelerinden Yüce Divan'da hesap sorulacağını ilan ediyor. Demek ki döndük dolaştık bildik yere geldik.Yeni siyasi taktiklerinizle bu millete yeni haksızlıklar ve adaletsizlikler planlıyorsunuz öyle mi? Sizin İstanbul Belediye Başkanlığı'nı kazandığını ilan ettiğiniz delikanlı YSK kararını açıklamadan önce bu Kurulun kesinlikle adil bir karar vereceğine inandığını açıklamış ve bunu defalarca tekrarlamıştı. Bu tekrarlanan görüşlerin aba altından sopa gösterilen tehditler halinde sıralandığını ve tekrarlandığını görmüştük. Mühür elinden alınınca, son zamanlarda lezzetine doyamadığı meydanlara çıkıp "Yüksek Seçim Kurulu'nu kınıyorum, kınıyorum " diye boğazı dolusu bağırmaya başladı. Oysa yapılan tamamen hukuki bir işlem ve Yüksek Kurul'un aldığı karar ise hukuksuzluğun tespitine dayalı gerekçeleri olan bir karardır. Bu ülkede Kanunların yetki verdiği bir Yüksek Kurulun kararına itiraz ederek hukuktan adaletten bahsedebilir misiniz? Şimdi sona ermiş olan bir yargı sürecinin ardından yeniden seçim yapılacak. Buyurun, mağdur edildiğinizi iddia ederek asıl mağdur olan diğer Adayın yani hile ve desiseyle oyları çalınarak haksızlık yaptığınız " Asıl mağdur" un karşısında seçimi alın da görelim.