Bizim ülkemizde Gazetecilerin çoğunlukla bir sıkıntılı ölümle bu dünyaya veda ettiklerini görüyoruz.
Geçmişte kimi ünlü Gazeteciler teröre kurban gitmişler, kimi ağır stres altında tedavisi zor hastalıklara yakalanmışlar, sonuçta sessiz sedasız göçmüşler, kimileri hapishanelerde çile çekmişler, kimileri işsiz kaldıklarında çok zor durumlara düşmüş ve sıkıntılar yüzünden intihar bile etmişlerdir.
Sözcü Gazetesi'nin " Naşiri " ve asıl kurucusu olan Ertuğrul Akbay da dramatik bir durum ve olmayası bir sıkıntı ortamında iken hayata veda eden bir Duayen Gazeteci oldu.
Öncelikle şimdi siyasi sıkıntılar sebebiyle yurt dışında olan Sözcü'nün sahibi Burak Akbay'a, tüm aile yakınlarına ve meslektaşlarımıza taziyelerimi bildirmek istiyorum.
Ertuğrul Akbay ile 70'li yıllarda tanışmıştım. O tarihlerde Cağaloğlu Basınımızın tüm kuruluşlarının merkeziydi. Çatalçeşme Sokak'ta Türkiye Gazetesi'nde çalıştığımız o yıllarda akşam saatlerinde Günaydın Gazetesi'nin önünden Sirkeci'ye iner ve evimize giderdik.
Aramızda fazlaca bir samimiyet yoktu. Ama tanıştığımız için merhabamız, samimi hal hatır sormamız eksik olmazdı.
Zamanla " Gölge Adam " diye bir magazin Gazetesi neşretmeye başladı. İstanbul'un sosyete muhitlerinden çıkardıkları önemli haberleri manşetine atan, gerçekten de ilgiyle takip edilen bir mesleki çalışması olmuştu. İşi geliştikçe, Ertuğrul Akbay'ı her görüşümde, " Ağabey ben de mi magazinciliğe başlasam ne dersin? " diye takılırdım. Her seferinde böyle bir sohbetimiz olduğunda. " Oğlum sen iyisin hoşsun. İyi Gazetecisin ama Dinci ve Gerici birisin. Senden magazin Gazetecisi mi olur? " diye takılırdı.
Yakışıklı, güler yüzlü, hırçın, herkesin kendisiyle korku sebebine dayanan bir mesafesi olurdu. Yani " Bir hata yaparsam Gölge Adam beni rezil eder " diye korkan Sosyetik vatandaşlarımızı tir tir titretirdi.
Çok iyi niyetli ve meslektaşlarına karşı son derece koruyucu, kollayıcı ve AĞABEY gibi davranan ve bu sebeple de sevilen bir meslek adamıydı.
Dişiyle tırnağıyla gazeteler çıkarmış, Muhabirlikten gazete patronluğuna geçme beceri ve başarısını göstermişti.
SÖZCÜ Gazetesi O'nun oğlu ile yürüttüğü son işi oldu.
Bir grup tecrübeli Gazeteciyi Sözcü'de toplayıp onlarla birlikte Türkiye'nin bu günkü yüksek tirajlı " MUHALİF " gazetesini neşrederek basınımızda tabir yerinde ise bir boşluğu doldurmuşlardı.
Burak Akbay, FETÖ soruşturmaları sebebiyle takibata uğradı. Meselenin içini dışını bilmiyorum desem daha doğru olur. Ama Burak Bey bu soruşturmalar sebebiyle yurt dışına gitti ve bir daha dönmedi.
Öyle sanıyorum ki, Ertuğrul Akbay'ı bu mesele hem çok üzmüş ve hem de epeyce sıkıntıya sokmuştur.
Son zamanlarda sağlıklı yağama konularında nasihatler içeren fikri çalışmalar yaptığı bir sırada hayata veda etmesi ve de oğluna da hasret gitmesi gerçekten beni çok üzmüştür.
Gazetecilerin bu tür kaderlerinin şahidi olmak uzun yıllardır bizlerin üzüntü sebebi olmuştur.
Ben de Ertuğrul Akbay'ın vefatına gerçekten üzüldüm.
Allah taksiratını affeylesin.