Sağduyu elbette her konuda her zaman tüm insanlar, tüm topluluklar, tüm devlet yapıları ve devletler için vazgeçilmez bir akli yöntem olmalıdır. Daha doğrusu akılla doğru davranış biçimi olarak tarif edilebilir.

Olağanüstü hal ve durumlarda sağduyulu davranmak beklenen olumlu sonucu elde etmeyi sağlar.

Sağduyulu davranmanın geçerli olmadığı hiç bir durum ve vakıa düşünülemez ki olumlu sonuç alınabilsin.

Bu kısa izahları neden yaptığımıza gelirsek; 

Şimdiden çok önemli bazı konuları gündemimize oturtmamız zorunlu bir durumdur. Suriye'de devam eden askeri harekatımızın başarısı için dua ederken, sonucuna dair olması gerekenleri de akıllı bir biçimde planlamamız elzemdir. 

Bu sebeple;

1- Bu harekat belli ki Türkiye'nin hedeflediği sınırlar içinde ordumuzun kahramanca mücadelesi sonucu  bize yönelik tehdit unsurlarını, terör gruplarını imha edecektir.

2- Bu harekatın belli bir sınır çerçevesinde icra ve intaç edileceği tüm dünya tarafından zorunlu olarak kabul edilmiş gözüküyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden de aleyhimize bir kararın çıkma ihtimali olmadığı da net olarak anlaşılmış durumdadır. Böyle bir kınamaya dahi yanaşmayan Amerika ve Rusya, Güvenlik Konseyi'nde  kimi Avrupalıların meseleye kabak gibi yuvarlanıp girmesini adeta onları rezil edecek bir tavırla cevaplamış oldular.

3- Ancak, Harekatın belli bir zaman sonra başarıyla sonuçlandığını söyleyebilmek için Amerika himayesinde  harekat sınırlarından öteye yani daha güneye kaçıp konuşlanan terör örgütleri o temizlediğimiz alanın dışında ve hemen güneyinde boş mu duracaklar? Tehlike olmaya herhalde devam edeceklerdir. Bu hususta Türkiye olarak ileride ne yapacağımızı muhatabımız olan taraflara bu günkü olumlu ve lehimize olan durum muvacehesinde derhal bildirmelidir.

4- Suriye Devletinin sınırlarını tanıdığımızı ve buna saygılı olunmasının zorunlu olduğunu belirtiyoruz. Bu ülkenin toprak bütünlüğünün bozulmamasını savunuyoruz. Acaba bu operasyonun hedeflenen sınırlardaki kısmı tümüyle tamamlandığında terör unsurlarının güneye kaçan ve konuşlanan artıklarının ileride yine bir tehdit unsuru olabileceğini ve en azından Suriye'yi bölme planlarına dair ısrarlı faaliyetlerini burada sürdürmek isteyecekleri kesindir. Bu kesin olduğuna göre ne yapılacaktır? Mesela Suriye ile işbirliğinin bir yöntemi bulunup buı ülkedeki tüm terör örgütlerinin bir daha asla belini doğrultamayacağı bir biçimde yenilgiye uğratılması sağlanamaz mı?

Zira Suriye son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda ülkesinde faaliyet gösteren PYD,YPG,PKK ve DEAŞ'ın birer terör örgütü olduğunu açıkça kendi Dışişleri Bakanı'nın ağzından ilan etmiştir. Dolayısiyle  aslında Suriye'yi bu konumuyla değerlendirip ona göre yeni mücadele yolları da bulunabilir.

Bu gün itibariyle Türkiye'nin Suriye topraklarında sürdürdüğü operasyona dair Suriye'den hiç bir olumsuz açıklamanın yapılmaması da dikkat çekicidir ve takdir edilmesi gereken bir ciddi tavırdır. 

Suriye Türkiye'nin harekat gerekçelerini haklı buluyor ve buna karşı olumsuz bir tutum ve tavır takınmıyor. Bu da aslında üzerinde durulması gereken bir husustur.

Sonuç olarak: 

Mehmetçiğimizin devam eden askeri harekatının sonucu uzun vadede hem Türkiye'nin ve hem de kardeş Suriye Milletinin hayrına olacak şekilde tasarlanmalıdır. Yapılan tüm uluslar arasısüreçlerin, müzakere ve temasların hedefi ve amacı da esasen bu olmalıdır.