İki büyük harpten sonra tüm dünya toprağa gömülen milyonlarca insanın acısını da bağrına gömerek kısmi bir " BARIŞ İKLİMİ " yakalamıştı.
Ne var ki, emperyalizmin doyumsuz vahşi sömürü aygıtlarıyla yeniden dünyayı sıkıntılara sokmaya başladığı yeni bir sıkıntılar dönemine girildi.
İki kutuplu dünya büyük harplerin üzerinden bir asır geçmeden " Çok Kutuplu " hale geldi.
Komünizmin, kapitalizmin, Liberalizmin ve diğer irili ufaklı sistemlerin bir türlü yapısal değişikliğe götüremediği Ortaçağ kraliyet yöntemleriyle idare edilen Avrupa ülkeleri kendi aralarında önce " Zeytinyağı Birliği " daha sonra " Avrupa Ekonomik Topluluğu " ve daha sonra da " AVRUPA BİRLİĞİ " olarak isim değişikliğiyle yeni " Hristiyan Birliği" ni oluşturdu.
Ne yazık ki bu Birliğe Türkiye de dahil olmak isteyerek bir nevi onların " Ekonomik ve siyasal sömürü alanı" nda yer almanın kendisi için bir kazanç getireceği ümidine kapıldı.
Oysa Avrupa Birliği'nin bir " Hristiyan Birliği " olduğu yüzümüze karşı yüzlerce kere çeşitli şekillerde ifade edilerek, " Sizin bizim aramızda yeriniz yoktur " denildiği halde, bizi yöneten muhteremler istisnasız, " Olsun, biz de Hristiyan Birliğine gireriz ne olmuş yani " havasında bu günlere kadar oyalanmayı tercih ettiler.
Şimdi gözleri açılmış olmalıdır...
Bakınız NATO'ya rağmen, bir zamanlar enayice NATO'ya yeniden üyeliğine onay verdiğimiz Fransa ve Yunanistan birleşti bize Akdeniz'de birlikte meydan okuyorlar.
Üstelik Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere tüm Avrupa kurumlarının Türkiye'ye ambargo uygulanması için kolları sıvamasını istiyorlar.
Yunanistan ve diğer Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleriyle NATO'da müttefik olduğumuz halde, bu gün İttifak içinde antlaşmalara aykırı olarak Türkiye'ye yaptırımlardan bahsedilebiliyor.
Bu durumun net izahı şudur:
Türkiye'nin çıkarları söz konusu olduğunda,bunun hiç bir zaman hak-hukuk çerçevesinde gözetilip gereği yapılmak istenmiyor.
Antlaşmalar, ittifaklar, ikili sözleşmeler, uluslararası yasalar, Birleşmiş Milletler Teşkilatının yasal güvenceleri hiç önemli sayılmıyor. Geçerli de sayılmıyor.
Sonuçta da "Tarih tekerrür etme yolu " na giriyor.
Biz bu yoldayız beyler!..
Bu yine yalnızlık yoludur.
Dostsuzluk yoludur.
Samimiyetsizliklerin "Haçlı Taassubu " nun üzerine tehlikeli mayınlar döşediği bir yoldur.
Ne olur bu zamanda olsun, birlik ve beraberlik içinde olalım.