Demokrasinin faziletlerini saya saya bitiremeyenler vardır. Esasen bu rejimi yozlaştırmadan kaideleri içinde iyi bir yönetim biçimi olarak görüp, aykırı siyasi görüşleri medeni şekilde hayata geçirebilmeyi becerebilsek belki çok rahat edeceğiz.
Ne var ki, bu rejimi olması gerektiği şekilde hayata uygulamak bizim gibi köklü medeniyeti, çok derin ve parlak tarihi geçmişi ve müthiş varoluş mücadelelerinden çıka gelmiş Ulus Devletlerin demokrasiyle her sosyal ve siyasi konuda barışık yaşaması da mümkün olamıyor.
Siyasi teraziyi dengeli tutabilmek öyle kolay değil.
Halkın kendi kendini yönetebilmesi ve serbest seçimler yoluyla kendini idare edecek güçlü iktidarları çıkaramaması durumunda işler karışıyor.
Özellikle de seçim sistemlerinin demokrasiye yakışır biçimde oluşturulamadığı durumlarda siyasi istikrarı yakalamak öyle kolayca mümkün olamıyor.
İktidarı ele geçirme yarışında sistemi zorlayan türlü türlü hileler, zorlamalar devreye girince de her şey berbat olabiliyor.
Tek hedefi iktidarı ele geçirmek olan siyasi akımların zıt fikirleri de bir araya getirip Hükümet kurmaları bazen mümkün olabiliyor. Ama bu tarz birlikteliklerin oluşturacağı hükümetler uzun ömürlü olamıyor.
Geçmişte Parlamentoya giren ve tek başına iktidar olamayan partilerin oluşturduğu koalisyonlar ülkeye hizmet yerine " Hezimet " ve hayal kırıklığı yaşatabilmiştir.
Türkiye bu konuda bir deneme tahtasına çevrilmiş, zaman ve imkan kaybının memleketimize ve milletimize maliyeti korkunç olmuştur.
Milletin tercihiyle tek başına iktidar olmuş siyasi kadrolar tabir yerinde ise kalleşliklerle devrilebilmiştir.
Milletin tercih etmediği siyasi partiler ise halka olumlu projeler ve refah sağlayıcı politik önermelerde bulunmak, alternatif olmak yerine, gürültü siyasetiyle ülkenin önünde bir " Fesat Kumpanyası " gibi ortalığı karıştırmayı kendisine iş edinmiştir.
Dolayısiyle demokrasiyi yozlaştırmak, darbelere bel bağlamak, koltuk ve imkan vaatleriyle ülkenin kaynaklarını paylaşmaktan başka bir hedefi olmayan iktidarsız kadrolarla yönetimi ele geçirmek isteyenler, bu uğurda milleti hiç gereği yokken huzursuz etmekte, cephelere bölmekte ve ayrıştırmakta, sonuçta yılların birikimi ve imkanlarını aşındırıp yok edebilmektedirler.
Gelinen durumda şahit olduğumuz siyasi manzara, Türkiye'nin üzerinde ne yağdıracağı belli olmayan bulutların dolaşmasına yol açmıştır.
Halkın oyuyla bir türlü iktidar olamayan Muhalifler görüş ve düşüncelerine aykırı siyasi oluşumlar ile iş birliği ve hülleler yoluyla iktidar arayışına girişebilmişlerdir.
Türk demokrasi tarihinde yaşanan gayrimeşru darbelerin yerini şimdi gayrimeşru demokrasi hileleri ve hülleleri almıştır.
Dün darbecileri destekleyen ve darbe sonrası yönetimi ele alan siyasi partilerin bu gün de demokrasiyi yozlaştırarak, hile ve hud'a ile iktidar olmayı deneyecekleri görülmektedir.
Tek başına milletin güvenini kazanamayan siyaset simsarları kendi dünya görüşüyle hiç alakası olmayan yeni kurulmuş ve ne kadar benimseneceği ve kaç oy alabileceği bilinmeyen, gerekli teşkilatlanmayı becerip beceremeyeceği dahi meçhul olan partilere siyasi hülle teklifi yapmayı bir iş zannetmiştir.
Oysa Milletin gözü önünde cereyan eden bu hırslı siyaset biçiminin son derece anti-demokratik ve çirkin bir oyun olduğunu bilmeyen yoktur ve itibar edilmesi de imkansız görünmektedir.
Hırsla, kin ve adavetle, oyunla dubarayla oluşturulmaya çalışılan siyasi cepheleşmenin bu ülkeye hiç bir faydası olmadığı görülmüştür.
O sebeple, böyle bir oluşumu tercih ederek kendisine iktidar imkanı sağlamaya çalışanların, tek başına iktidara talip olamayacak kadar tabansız olmalarını tecrübeli Türk Seçmeni çok iyi görmüştür.
Türkiye'de artık hile ile hud'aile, hülle ile seçime gidip Milletten oy istemek baştan havlu atmak gibi bir şeydir ki, son zamanlarda tartışılan bu mevzunun ülkeye hiç bir faydasının olmadığı da bilinen bir gerçektir.
Çünkü Türk Milleti artık istikrarlı yönetimleri tercih etmeyi öğrenmiştir. Ülkenin şartları ve konjonktürel durum, Türkiye'yi maceraya sürükleyecek, anti-demokratik siyaset biçimine asla imkan sağlanmayacaktır.
Muhaliflerin kendilerine başka siyasi stratejiler üretmesi zorunluğu açıktır. Aksi halde Millet girdiği yolda devam edecektir.