İktidar ya da muhalefet ayrımı gözetmeksizin bir toplumun yararına olmayacak tek ama yegane tutum ya da " Siyasal tavır " gerilimleri fırsat bilerek politika üretmektir.
Ya da gerilimden siyasal çıkar sağlamaya çalışmaktır.
Zira dünyada demokrasiyi esas alan ve demokrasi ile yönetilen hiçbir " Demokratik toplum " gerilimden, gündelik huzursuzluktan, biteviye devam eden siyasal amaçlı kavga ve döğüşten politik söylem ve eylemlerden hoşlanmaz.
Reddeder ve seçimlere kadar sabredip sandıkta cevabını toptan verir.
Bu Türkiye'de de böyledir, demokrasinin en iyi işlediği ülkelerde de.
Gerilim siyaseti ile toplumu şu ya da bu yönde ya da şu veya bu sebeple GERMEK o tutumun faili olan siyasal hareketlerin dışlanma sebebidir.
Yani gerilimden medet uman siyasal partiler, kendilerini dikkatle takip eden ve kısmen de kesin bir biçimde saflaşmaya sebebiyet veren, günümüz moda tabiriyle "İttifaklaşan " ve halkı cephelere ayıran hiç bir siyasi faaliyete rıza göstermez, gösteremez.
Bu adına " İttifak " denilen yapıların ortada henüz yakın tarihte bir seçim yokken yıllar öncesinden oluşturulması ve kamuoyunda gündelik politik argümanlarla güçlendirilmeye çalışılması da beyhudedir.
Sebeplerine gelince:
1- Her biri ayrı siyasal görüşte ve ayrı plan ve program çerçevesinde politik sonuç alıcı faaliyetler içinde olan irili ufaklı veya "Henüz yüzde kaçlık bir oy potansiyeli" olduğu dahi bilinmeyen, yani akibeti meçhul olan siyasal hareketleri de yanına alarak iktidar arayışına girmek, kurak buğday tarlasına narenciye fidanı dikerek kısa zamanda meyve almayı umud etmeye benzer. Böyle bir ittifaktan da asla iktidar imkanı elde edilemez. Çünkü sonuçta seçimlerde oy kullanacak vatandaşlar böylesi yapılarla bir yere varılamayacağını çok iyi bilir. Tercihini de diğer yapılar lehine kullanır.
2- Siyasal, toplumsal hatta milli meseleler açısından gerekçeleri ne olursa olsun, özellikle de İktidarı elinde bulunduran, ard arda 20 yıllık bir sürede seçim kazanıp kendi gücü ve inanan taraftarının fedakarca desteği ile tek başına yönetimde kalmayı başarabilmiş bir Siyasi Parti'nin de bir başka cepheleşme gayreti içinde görülmesi bambaşka bir sonuca delalet eder.
Zira, Muhaliflerin ittifakı, sadece ve yalnızca "İktidarı devirme " gibi yanlış bir hesaba dayanırken, İktidarın hesabı aynı yöntemle ve iddialarından vazgeçmiş gibi kendisine yandaş arayışı içine girmesi gerçek bir zaafiyeti çağrıştırır, enerji kaybına yol açar.
Bu çabaların, yönelimlerin ve gayretlerin mevcut seçim sistemiyle ve özellikle de Yüzde 51 hesabına dayanan bir zorunlu " Baraj Heyülasıyla " hem İktidar ve hem de Muhalefet kanadının korkulu rüyalar görmesine sebep olmuştur.
O sebepledir ki, siyaset, durmaksızın " Seçim Barajı " üzerine fikir üretmeye siyasal tavır geliştirmeye çalışmaktadır.
Oysa ki, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi anlaşılması biraz zor da olsa " Nispi " istikrar vaadeden bir sistem olarak düşünülmüş, ancak Muhalefet kanadı " Nasıl olsa yine kazanamayız " saplantısıyla bu sistemin değiştirilmesini hedefleyen ama asla değiştirilemez olduğunu göremedikleri kısır bir politikanın şimdiden zebunu olmuş durumdadır.
Türk siyasetindeki sertliğin, çok şiddetli itiş-kakışın asıl sebebi de zaten budur.
Ortaya bir gerilim politikası ile çıkanların sonunu şimdiden görüyor olmak Vatandaş için çok da zor olmayan bir durumdur.
Ama şiddet taraftarları maalesef bu gerçeği bir türlü göremiyorlar.
Oysa GERİLİM, siyaseti zehirleyen ve asla sonuç vermeyen ve vermeyecek olan bir politik yaklaşım biçimidir.