Dua, hayır umma biçimi, temenni ve yakarış ya da manevi bir yöneliş halidir.
Beddua ise bunun tam tersi...
İnsanlar herhangi bir işe başlarken, o işin hayırlı olması için dua ederler.
Herhangi bir başlangıcı dua ile yapmak hemen hemen her toplumda bir " İnanç " gereği olarak görülmüştür.
İslamiyette ise manen bu olmazsa olmaz bir gelenek, bir güzel adettir.
Herhangi bir nedenle dua edilmesini hazmedememek, bir insanın manen bomboş bir insan olduğunun göstergesidir.
Dua etmenin çok çeşitli usulleri vardır. Açıktan, tek başına ya da topluca dua etmek mümkündür. Sessizce kendi içinden dua edilmesi de aynı amaca matuf bir davranış ve manevi yöneliş biçimidir.
Kendisini şu ya da bu dine mensupmuş gibi gösterdiği halde, dini bir ritüel olan duayı reddeden ve dua edilmesine karşı çıkan kişilere çok dikkat etmek lazımdır. Çünkü onlar, sadece dinsiz değil,aynı zamanda din düşmanıdırlar.
Devleti, Milleti ve Millete ait tüm kurumları, müesseseleri temsil eden Cumhurbaşkanı'nın Yargıtay'ın yeni hizmet binalarını açarken Diyanet İşleri Başkanı'na dua ettirmesi ve tüm davetlilerin bu duaya iştirak etmesi bazı çıfıtları kudurtmuş, gizli imansızlığını ortaya dökmelerine, Milletimizin ortak değerlerine saldırmalarına vesile olmuştur.
Buna " Allah ıslah etsin " demekten başka söylenecek söz yoktur.
Amma velakin;
Kendisini Hukukçu sıfatıyla televizyon ekranlarında hemen hemen her gün yıllardır izlemek zorunda bırakıldığınız, fazileti, dini inançları ve hukukçuluğu ile siyasi ve sosyal görüşü kendinden menkul birinin yine ekrana çıkartılıp, DUA DÜŞMANLIĞI yapması, bir Hukuk adamına yakışmayacak şekilde Milleti RENCİDE ve rahatsız etmesi acaba kimleri memnun etmiştir?
Habire Anayasa'yı ve içerdiği hükümleri istismar ederek bu toplumun Dini inançlarını ve tarihten günümüze devam eden geleneklerini yok saymak acaba hangi hödük Hukukçunun işi olabilir diye düşününce, akla ilk gelecek olan şey; bazılarını Milletin değerlerine, toplumun inançlarına aykırı konuşmalar yapsın diye bıkmadan usanmadan yıllardır ekrana çıkaranlara yazıklar olsun demek oluyor.
Evet, bugün Türkiye'de laiklik adına ve sarasına sımsıkı sarılıp istismarına devam eden bazı inançsızlara Hukuk Fakültelerinde " HUKUKUN KAYNAKLARI " arasında ve en başta DİNİ İNANÇLARIN geldiğini, örf adet ve teamüllerin yer aldığını, Hukuki içtihadların yer aldığını, Kaziyye-i Muhkeme'lerin yer aldığını öğretememiş bir yapının mamulatından işte böyle HUKUK YOBAZLARI yetişiyor.
Sonra da bunlar, Prof.ünvanlarıyla her akşam kendinden başka Hukukçu yokmuş gibi Milletin karşısına çıkartılıp yıllardır bıkmadan usanmadan bu toplumu ayrıştırmak için fitnecilik yapma imkanı bulabiliyor.
Ve bu saygısızlar katıldığı programlarda kimseye tek kelime konuşturmama hodbinliği ve terbiyesizliği ile bazılarını tatmin edebiliyor.
Yazık, çok yazık...