Televizyonların birinde FETÖ tartışması yapılıyor.
Genç, ne dediğini bilmeyen,
Sözünün ne anlama geleceğini hesap edemeyen,
Sığ ve yüzeysel konuşmalarıyla siyasi laf salatası yedirmeye çalışan bir genç.
Siyaset heveslisi, üstelik de AK Partili olduğunu ve Partide de yetkili olduğunu iddia ediyor.
Aklınca İslami kesimi ve cemaatleri savunuyor.
FETÖ başka diğer Dini Cemaatler başka diyor. Demeye çalışıyor.
Yaklaşımı ve samimiyetini sorgulamak bize düşmez.
AK Parti adına televizyonlarda sık sık tartışmalara girişmesi de bizi pek alakadar etmez.
AK Parti Yönetiminden izinsiz çıkıp tartışmalar yaptığını ise düşünmek bile istemem.
İngiltere'deki NATO Zirvesinde Sayın Dışişleri Bakanımız da yer aldığı halde, O'nun yerine böyle genç bir İletişim Başkanı'nın uzun uzun açıklama yapması da beni pek ilgilendirmez. Zira, demek ki "Takdir Makamı" uygun görmüştür derim.
Ama Dini cemaatler yerine " DİNİ ÖRGÜTLER " diyen genç siyasetçimizi ağzından çıkanlara dikkatli olmaya davet etmek nedense benim gibi bu işlerden anlamayanlara düşüyor.
Ne demek Cemaat denilse hadi olur diyelim. Ama " FETÖ ile diğer Dini örgütleri karıştıramazsınız " diye hiddetlenmek de ne demek?
Dini örgüt denilince işte tam da karşılığı FETÖ olabilir.
DEAŞ olabilir.
Hizbullah olabilir.
El Kaide olabilir.
Boko Haram olabilir.
Hatta Vehhabilik bile olabilir.
Bu ayırımı anlamadan Dini örgüt tanımını yapmak sığ görüşlülüktür.
Dini Örgüt denilen yapılanmaların insanlığın başına ne belalar açtığını, dahası Müslümanların başına ne tür belalar getirdiğini anlamayanlar bu hassasiyetten yoksun olanlardır.
Aynı tartışma programında bir başka Hukukçu da benzeri hatalarla dolu konuşmalar yapıyordu. O'nun da samimiyetinden asla şüphe etmediğimi belirtmek isterim.
Ancak;
Bu Hukukçu kardeşimiz de " DİN SİYASETİN TAMAMIDIR "demez mi...
Bu tanımı duyanların ne düşündüğünü ve bilhassa seküler takımının kendisini nasıl bir kinle dinlediklerini tahmin ediyorum.
Ne tekim, O Hukukçu arkadaşımızın bu izahına program konukları da itiraz ettiler. Muhalif görüşleri savunsalar da, Din ve Siyaset konu edilince, bu ifadenin kullanılmamasını savunmaları elbette yerinde bir tutum oldu.
Nasıl oluyor da Din ve dince mukaddes sayılan her şey " Siyaset " olarak tanımlanabiliyor?
Oysa Din Siyasetin tamamıdır yerine daha anlaşılır bir ifade tarzı tercih edilemez miydi?
Olamadı, çünkü bu ifadeleri kullanan ve samimiyetine cidden inandığım Hukukçu kardeşimizin daha sonraki açıklamalarında " Hukukun kaynaklarından " birisi ve en önemlisinin Din olduğunu söylemesi en doğru savunma şekli oluyordu.
Ama bu Hukukçu kardeşimiz, " DİN SİYASETİN TAMAMIDIR " biçimindeki özürlü ifadesini kendi kendine biraz araştırma konusu yapmalı ve bu ifadenin mutlak doğru olmadığını görmelidir.
Türkiye'de durmadan tartışılan Dini cemaatler konusu çok tartışmaya konu olacak bir boyut kazanmıştır.
Önüne gelen bir Dini Cemaat oluşturuyor. Çoğunlukla ya sapık görüşler ve Dinimizle uzaktan yakından alakası olmayan sapık ritüelleri ibadet haline getiren çıkar grupları olarak faaliyet gösteriyor.
Bu ülkenin Müslümanları gerçek Din Alimlerini bulup ihtiyaç duyduğu manevi gıdayı almakta zorlanıyor. Birilerine yanaşıyor bir süre onlara dahil oluyor ama sonunda bakıyor ki, o cemaatin önde geleni cemaate talkınlar veriyor ama kendisi salkımları yutuyor. Lüks ve şatafatı etrafına toplananlara yasaklıyor. Ama kendisi en lüks son model otomobillerle geziyor. Kızlarına da en lüksünden Jipler alıp hediye ediyor. Böylelerini duyuyoruz. Kendilerini SEYYİD (Yani Peygamber Soyundan ) olarak kabul ettiren ve keza kendileri lüks içinde şatafatlı hayat yaşayan cemaat liderleri de var.
Şimdi bunların Devlette mensubu olduğu İdari makama değil, tabi olduğu cemaatin emrine ve çıkarına çalışan çeşitli kademelerde müritleri olduğu ifade ediliyor.
Bu Cemaatlerin de gözünü " Devleti Yönetmeye ve Yönlendirmeye " diktiği konusu tartışılıyor.
Türkiye başındaki " Dini bir örgüt "ile, bir bela ile boğuşurken, bir kaç belayı daha Devlete musallat ettirmemenin yolunu bulmalıdır.
Asıl net olarak söylenecek olan söz budur. Açık ve net.