İstanbul'un Silivri ilçesinde meydana gelen ve tüm Marmara bölgesindeki illerimizle civar illerde de hissedilen 5.8 şiddetinde bir depremle daha sarsıldık.
Allaha şükürler olsun bir can kaybı ya da çok büyük bir hasar meydana gelmedi.
Yani, deprem gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze geldik.
Kur'anı Kerimde Allah Teala Hazretleri bazı şeylerin önceden bilinemeyeceğini haber veriyor. Bunlardan bazıları şunlardır:
1-İnsanoğlu'nun ana rahmine düşmeden önce erkek mi dişi mi olacağını sadece Allah Teala bilir.
2-İnsanın ne zaman hangi sebeple öleceğini de Allah Teala bilir.
3-Yağmurun hangi arz parçasına ne miktarda ve ne zaman yağacağını önceden Allah Teala bilir. (mesela beklenmedik bir anda yağan yağmur birbirine bitişik olan tarlalardan bazılarında sellere sebep olurken, diğerlerine bir damla düşmediği görülebilir.)
4-Kıyametin ne zaman kopacağını da sadece Allah Teeala bilir.
Bu hususta bizim bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz binlerce hususta sadece bu mükevvenatın yaratıcısı olan Allah Teala'nın bilgisi olduğunu kabul ederiz ve bu İslam inancının öngördüğü bir kesin kabuldür.
Gelelim Deprem gerçeğine.
Bilim Adamları, ittifakla, depremin ne zaman olabileceğini önceden bildiremiyorlar. Kesin olarak gün ya da saat veremiyorlar. Hepsinin görüşü, " Deprem olması kuvvetle muhtemel ama ne zaman olacak bilemeyiz " şeklindedir.
Güzel ülkemizin en talihsiz tarafı tümüyle bir deprem coğrafyası olmasıdır.
Bin Beşyüz'lü yıllardan bu yana Anadılu coğrafyasında binlerce irili ufaklı deprem olduğu biliniyor.
Ülkemiz nüfusunun yüzde 60'tan fazlası faal ve zarar verebilecek deprem alanları üzerinde oturmaktadır.
Bilindiği gibi 7 ve üzeri şiddetindeki depremler büyük can ve mal kaybına sebep olabiliyor. Türkiyemizde asırlardır,son yüzyıllarda ve özellikle de bizlerin şahit olduğu acılı yıllarda çok sayıda deprem ile sarsıldığımız da malumdur.
1938 ile 2018 yılları arasında ülkemizde 14 büyük deprem olmuş ve binlerce insanımız bu depremlerde ŞEHİD olmuşlardır.
Yakın tarihte yaşadığımız 17 Ağustos 1999'daki 7.4 şiddetindeki depremde, Gölcük'te 17.118 Şehit ve 25 bin yaralımız olmuştur.Kocaeli'de ise 9.477 kişi Şehit olmuş,9881 vatandaşımız da yaralı olarak kurtulabilmiştir. Keza 1999'da yine Düzce'de 7.2 şiddetinde bir deprem meydana gelmiş,894 vatandaşımız Şehit olurken 2679 vatandaşımız da yaralanmıştır. Sadece bu depremde 16 bin ev, 4 bin kadar da iş yeri yıkılmıştır.
Deprem 1939'da Erzincan'ı 7.9 şiddetinde yıkmıştır. O depremde 33 Bin vatandaşımız Şehit olmuş, 100 Bin kişi yaralanmıştır. 1966'da Van'ın Varto ilçesinde 6.9 şiddetinde keza Van'ın Muradiye İlçesinde 1976'da 7.5 şiddetinde depremler yaşanmış ve Muradiye'de 3.840 vatandaşımız Şehit olmuş, 10 Bin bina tamamen yıkılmıştır.
Van'ın tabanlı ilçesinde ise 23 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremde 601 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bunu Van'da meydana gelen 9 Kasım 2011 deprem takip etmiştir.
Daha bir çok depremler yaşadık. Burada hepsini hatırlatmak isterdim. Ama bu hemen hemen orta yaştaki insanlarımızın hatırlayabileceği depremlerdir diye düşünüyorum.
Yaşanan bu büyük felaketlerde Devletimiz insanlarımızın yaralarını çok kısa zamanda sarmayı başarmış,deprem konusunda bilinçlenme ve bilimsel çalışma yapma konusunda hayli titiz ve önemli çalışmalar yapılmasını sağlamıştır.
Ancak!
Vatandaşlarımızın bilinçlenme konusunda direndiği, mahalli yönetimlerimizin bu konuda yeterinde titzliği göstermediği de deprem kadar gerçektir.
İstanbul'da depremi hisseden vatandaşlarımızın evlerini terkedip sokaklarda yatmayı tercih etmeleri, dayanıksız konutlarda yaşadıkları anlamına gelmez. Bazı konutlar dayanıksız veya hasarlı olabilir. Ama vatandaşların bu derece korku ve tehevvür içinde olmaları tam bir " BİLİNÇSİZLİK HALİ " dir.
Vatandaşlarımızın özellikle bu halden çıkarılması ve bilinçlendirilmesi gereği her tedbirin üzerindedir ve öncelikli bir konudur.
Allah güzel ülkemize ve Aziz Milletimize büyük bir depremle imtihan olma gibi bir durumu yaşatmasın niyazıyla tüm milletimize geçmiş olsun diyorum.