Neyi kastettiğimi hemen anlamışsınızdır.
Evet suyunu çıkardık.
Daha doğrusu, sevgili siyasetçilerimiz işin suyunu çıkardılar.
Kitabın ortasından okuyup konuşmazsak haksızlık yapmış oluruz.
İki taraf da günlerdir kafa beyin bırakmadılar.
Oysa yapılan iş bir yerel seçimdir. Türk Seçmeni büyük bir olgunlukla sandığa gitti ve yüksek bir katılımla tercihini, iradesini ortaya koydu.
Ne var ki, hileyi, hırsını aklının önüne geçirerek haksızlığı ve sahtekarlığı bu meseleye karıştıran ahlaksızlar yüzünden milleti adeta seçim sandığına gittiğine pişman ettiler.
Yazıklar olsun.
Bizi dünyaya rezil etmek için yarışıyorlar.
Böyle mi olmalıydı?
Sandıkların başına getirilen resmi sıfatlı kişiler ve Parti temsilcileri nasıl oluyor da böylesi bir kaosa sebep olabilecek işlere tevessül edebiliyor.
Ya da tevessül ettikleri iddia ve kabul edilebiliyor?
Yapılan itirazlar üzerine sonuçlarda binlerce oy fark ortaya çıkıyor ise bu nasıl oluyor?
Daha doğrusu nasıl olmuştur da böyle bir yanlışlığın altına sandıktaki Başkan ve kurul üyeleri imza koymuşlardır?
Kamuoyu durmaksızın bu konuyu tartışıyor. Değişik görüşten insanlar bir biriyle tartışıyor. Toplumda kırgınlıklar, kavgaya varan münakaşalar oluyor.
Yazık değil mi?
Güzel ülkemizin güzel insanlarını bu duruma düşüren bir kaç sahtekar ya da iş bilmez geri zekalı nasıl oluyor da huzursuz edebiliyor.
Dahası Devlete ve kurumlarına saygısızlığa ve güvensizliğe varan son derece olumsuz havayı pompalamaya devam edenlere ve buna yol açanlara haddini bildirecek bir merci bulunamıyor?
Yaşadığımız dönemin böylesi bir kaosa varan akılsızlığa ve ihanete tahammülü olabilir mi?
Her kafadan bir ses çıkıyor.
Aklı selim ile ve Allah rızası için namus dairesinde ortak bir siyasi çağrı yapılamıyor.
Parti Liderleri " Yeni seçim yapıyor değiliz. Herkes seçim sürecinin resmi sonucunu beklesin. Yüksek Seçim Kurulu'na güvenilsin ve vereceği karar ne yönde olursa da herkes ona uysun " diye ortak bir dil kullanıp, milletin rahatsızlığını sona erdirmiyor.
Her iki kanattan da yapılan ve halkın kafasını karıştıran çoğu anlamsız ve dipsiz açıklamalarla derin bir huzursuzluğa yol açılıyor.
Her iki tarafın da kendisini haklı gösteren savunması bu işin sonucunda vicdanları rahatlatacak bir gerekçeyi ortaya koyamıyor.
Her iki tarafın da derdi, " Başkanlığı biz alalım " kaygısıyla izah ediliyor.
İyi de Milletin tercihi ve iradesi ne yönde tecelli etti? Bunu dürüstlükle ortaya koyabildiler mi?
Millet şimdi bu noktada kanaat sahibi olmak istiyor.
Yükün tamamını Yüksek Seçim Kurulu'nun nihai kararına bakarak bu Kuruma yükleyip sıyrılmak mümkün müdür?
Yüksek Kurul'un vereceği bir karar " Seçimlerin yenilenmesi " şeklinde olursa buna ne denilecektir?
Bir taraf ben kazanmıştım diyecek, öbür taraf ise hayır aslında ben kazanmıştım. Hile yapılmıştır şeklindeki iddiasını tekrarlayacak.
Türkiye'de böylesine bir tartışma ilk defa yapılıyor.
Oysa Belediye Başkanı hangi taraftan olursa olsun, neticede bu memleketin insanları arasından çıkmış biri olacağından bu anlamsız çekişme niye?
Yeniden seçime gidilse, yine bu memleketin insanları sandık başkanı ve sandık kurullarını oluşturmayacaklar mı? Aynı kavga ve münakaşanın, faydasız ve insanlarımızı üzecek olan bir neticenin yeniden alınmayacağına dair kimin garantisi vardır?
Böyle şey olur mu?
Seçmeni bu derece yormak, tiksindirmek, farklı görüşler arasındaki kardeşlik ve uhuvvet duygusunu kökünden zedelemek kimin işine yarar?
Resmi sürecin sonunda Yüksek Seçim Kurulu'nun alacağı karara saygı gösterip memleketimizin çözüm bekleyen meselelerine yönelmek, çareler konusunda halkın tamamının siyasi desteğini alıp yolumuza devam etmek en doğru yol değil midir?
Siyasilerimizden bu olgunluğun beklenmesi Milletimizin hakkı değil midir?
Nerde kaldı Millet iradesine saygı?
Gelişmelerden son derece üzülen bir vatandaş olarak hissiyatımın tüm vatandaşlarımızın hissiyatı olduğundan şüphem olmadığı için bu eleştirilerde bulundum. Umarım Siyasetçi dostlarımız alınmamışlardır.