Bu yazı kaleme alındığında hala " Belediye Başkan Adayı " idiniz.
Seçimlerden hemen sonra Ankara'ya gidip Anıt Kabir Yönetimini zora sokan Şeref defteri imzalama işinin bir skandala dönüşmesine sebep oldunuz.
Deftere yazdığınız ziyaret mesajının altına " İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı " yazdınız.
İyi, hoş; Bunu acemiliğinize ve gençlik heyecanınıza bağladık.
Pek de önemseyip üzerinde durulmadığını, size oy verenlerin hatırına fazlaca polemik konusu yapılmadığını gördük.
Tamam. Belki de sonuçta İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı sıfatını kazanacaksınız. Mazbatanızı alıp, kısmetse o koltuğa oturacaksınız.
Ama durup dururken, bu ülkenin önde gelen medya ve basın kuruluşlarının sahiplerini isim vererek tehdit etmeyi nasıl oluyor da " Kendinizin bir hakkı " olarak görüp ilan ediyorsunuz?
Bu İstanbul halkı sizi kral mı seçti?
Bir çok Televizyona, basın kuruluşlarına aba altından sopa göstererek, tehditte bulunma cesaretini nereden alıyorsunuz?
Sonra ne yapabilirsiniz ki?
Siz Belediye Başkanı olarak artık bu medya kuruluşlarından nasıl destek bulabilirsiniz ki?
Bunun siyasi " Toyluk " olarak değerlendirilmesi mümkün mü?
Bu medya kuruluşlarının çalışanları acaba sizin için ne düşünüyor hiç hesaba kattınız mı?
Daha da önemlisi sizin bu beyanlarınıza, hiç bir mazeretle olumlanmayacak konuşmanıza Türk Milleti nasıl bir yorum yaptı hiç hesaba kattınız mı?
Siz kendinizi kanunların üstünde görebilir misiniz?
Belediye Başkanı olarak sizin görev tanımınızda, yetki sahibi olunca Medya Patronlarını
tehdit edebilme gibi bir hüküm var mı?
Bırakınız tüm bunları, vatandaşın gözünde " Ne yapacağı ve kiminle kavga edeceği belli olmayan birine oy vermişiz " biçiminde yorumlar yapılacağını hiç akıl edemediniz mi?
Oysa sizden beklenenin, işin başında öncelikle kamuoyunun desteğini kavileştirici beyanlarda bulunmanız olduğunu siyaseten de olsa hissettirmeniz gerekmiyor muydu?
Haydi göreceğiz bakalım ne yapacaksınız...
İstanbul'un Başkanlığını teslim alınca yaptığınız işleri ve hizmetleri halka nasıl anlatacaksınız?
Hani arkanızda güçlü bir Meclis desteği olsa bir ölçüde size hak verebiliriz. O da yok. Belediye Meclisinde çoğunluk sizde değil.
Öyleyse nasıl rahat çalışacaksınız?
Gerçi dişe dokunur hiç bir vadiniz yoktu. Birilerinin ideolojik desteeği ile bu oyu aldınız. Ama bu görevi devraldıktan sonra nasıl bir güçsüzlük haliyle karşılaşacağınızı hiç mi düşünmediniz?
Mensubu olduğunuz partinin bu tür beyanlarınızı nasıl da ürpererek izlediğini ise hiç düşünemediğinizi, birilerinin şişirmesine kapılıp, gelecekte CHP'ye Genel Başkan hatta Cumhurbaşkanı bile olabileceğinizi ileri sürenler şimdi sizin çapınızı kısa zamanda anlamış olmayacak mı?
Sevgili CHP'li kardeşlerimizin hayallerini ilk baştan suya düşürmüş olmuyor musunuz?
Olmadı Ekrem Bey.
Bu frekanstan çıkmaz iseniz, bir dostluk uyarısı olarak size söyleyebileceğimiz tek söz kalıyor: KAYBEDERSİNİZ...
Kazanır kazanmaz kaybeden bir siyasetçi olma konusunda da İstanbul tarihine adınızı yazdırmış olursunuz, o kadar.
Sizi dikkatle ve itina ile izlemeye devam edeceğiz haberiniz olsun. Bu da bir Basın Mensubu olarak sizin Medya patronlarına yaptığınız tehdidin cevabı olarak anlaşılması doğaldır.
Ama biz gazeteciler öyle kötü insanlar değiliz. Bizler kimseyi tehdit etmeyiz. Herkesin hakkını teslim etmeyi erdem sayarız.
Bizi anlamanızı ve tanımanızı yeğler, umar ve bekleriz. Ama takdir sizindir tabii ki.
Kolay gelsin Ekrem Bey.