Mahalli seçimlere giderken gündemde durumu tartışılan tek parti CHP oldu.
Türkiye seçmeni maalesef Parti Genel Merkezlerinin tutumuna bakarak, özellikle Muhalefet kanadında olanların sandığa gitmemeyi tercih edeceği yaygın bir söylenti haline geldi.
Bu seçimlerde en çok CHP'nin durumu tartışılıyor.
Bunun sebebi ise CHP'yi yönetenlerce bu partinin " Demokratik mekanizmaları işletmesine " bağlanıyor. Güya en demokratik aday belirleme şekli CHP'de varmış. Mesela AK Parti'de bu yokmuş.
Oysa benim düşünceme göre, CHP'de tam bir kaos hakim. Aday olup da ismi silinenler partiden istifa ediyorlar. İstifa ile kalmıyor, hangi partide yer bulabilirlerse oraya gidiyorlar.
En çarpıcı örnek ise Şişli eski Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül oldu. Sarıgül CHP'den ayrılıp DSP'ye gitti. Onlar da memnuniyetle kabul edip Sarıgül'ü Şişli Adayı olarak ilan etmeyi kabul ettiler. Başka örnekler de var. DSP kovulanların sığınağı haline geldi.
Görülen bir başka çarpıcı örnek yine İstanbul'dan. Maltepe Belediye Başkanı'nı ne İlçe teşkilatı ve ne de Maltepe halkı sevmiyor. Yeniden Başkan olmasına şiddetle karşılar. Ama Genel Başkan Kılıçdaroğlu ısrarla bu (Zengin ) Başkanı yeniden Aday gösterdi. Bunun üzerine tüm ilçe teşkilatı, mahalle örgütleri dahil partiden istifa ettiler. Ankara'ya yürüyecekler ve protesto edeceklermiş. Kimi? Kılıçdaroğlu'nu.
İnsan ister istemez düşünüyor; Bu kadar demokratlık CHP için fazla değil mi diye...
Bunların yanında (Ülkücü) Ankara Adayı Mansur Yavaş başta olmak üzere sağdan-soldan CHP seçmeninin asla oy vermek istemediği bir çok kişinin aday gösterildiği, bu konuda Parti içinde büyük kavgalar yaşandığı da biliniyor.
Olmaz ya, bu CHP'ye oy verip İktidara getirsek acaba parti içinde ne tür çıkar kavgaları olacak ve memleketi bu Parti Liderliği ile nasıl bir duruma düşüreceğiz?
Vatandaşın açık ve net olarak düşüncesi ve dillendirdiği kaos durumu bu.
Oysa bir de İktidar Partisi'ne bakalım.
AK Parti Mahalli seçimler için Büyük İllerimiz dışında Adaylarını merkez yoklaması ile değil, İlçelerden başlamak üzere İllerde de tüm teşkilatlarda " Temayül yoklamaları " ile belirledi.
İlçelerde mevcut Başkanlar temayül yoklamasına dahil edilmedi. Buna kimse itiraz etmedi.
Nüfusu 50 bin'in altında olan İlçelerde Aday seçimini İlçe Yönetiminin de dahil olduğu İl teşkilatları yaptı ve belirlenen iki ismi Genel Merkez'e bildirdi. Genel Merkez de bunlardan birini Aday ilan etti. Bu konuda AK Partide hiç kimse itiraz etmedi. Hoşnut olmadıysa da parti disiplini ve ilkeli duruş gereği kimseden çirkin bir çıkış, istifa ya da başka bir partiye kayış gözlenmedi.
AK Parti Adayları sahada aynı disiplin, aynı düzen ve aynı tesanüt ve davranışı benimseyen tek ses, tek vücut halinde seçimlere gidiyor.
AK Parti'de herkes Liderinin kararına razı ve davasının kendisine yüklediği görev ve vebalin gereği neyse onu yapıyor. Yani Lider partisine hakim ve neyi nasıl yapacağını biliyor.
Şimdi deniliyor ki, CHP özellikle bir iki büyük şehirde Belediyeliği kazanırsa, gündeme erken genel seçimi getirecek ve bu konuda yorgun Türkiye'yi yine bir seçim kavgası ile yoracak...
Bu muhaldir, asla mümkün değildir deniliyor. Ama zaten bu düşünce ve ihtimal dahi CHP'nin asla başarılı olamayacağının bir işareti olarak apaçık ortadadır.
Nisan'ın birinci gününden başlamak üzere CHP'de yeni bir kurultay kavgasının başlayacağı ve Partinin son seçimde alacağı oy ne olursa olsun, yeni bir genel başkanlık kavgası başlayacağı kesin.
Ne diyelim, hayırlısı olsun.
ÖZEL NOTUMDUR: Mustafa Sarıgül Şişli'den yeniden Başkan olursa DSP'ye Genel Başkan olmaya çalışacak ve bu konuda acilen çalışma başlatacaktır. O zaman görün siz CHP'nin toz duman halini…