Ayasofya Camii, İstanbul'un " FETİH SEMBOLÜ" dür.
Bir yerde Ayasofya'nın Sultan Fatih tarafından camiye çevrilmesi, bir vakfiye ve vasiyetle korunmasını emretmesi, bunun için Türk Milletine vasiyetinde " Ağır vebal şartları " ortaya koyması, İstanbul'un Türkler tarafından fethi kadar önemli bir husustur. Hatta daha da önemlidir.
Çünkü Fetihle birlikte insanlık tarihinde bir çağ kapanıp yeni bir çağ açılmıştır.
Sultan Fatih, fetihten sonra İstanbul'u bir İslam şehri olarak göstermenin bu şehirde yapılacak dini eserlerle ve sembollerle mümkün olabileceğini ilk defa Ayasofya'yı camiye çevirerek göstermiştir.
Sultan Fatih, ayrıca İstanbul'daki Hristiyan ve Musevi teb'anın ibadetlerine ve ibadethanelerinin hiç birine dokunmamış, sadece esasen korunması gereken çok önemli bir yapıyı kendi irade ve fermanıyla onarıp, değişiklikler yaparak Müslümanlar için cami haline getirmiştir.
Ne yazık ki, Ayasofya Camii İslam mabedi haline getirilişinden yaklaşık 480 sene sonra, Cumhuriyet döneminde bu hüviyetinden ve fonksiyonundan çıkarılıp müze haline getirilmiştir.
O meş'um kararın alınmasını mecburi kılan sebepleri burada zikretmeye dahi değmez.
Bu konuda yüzünü Hristiyan Batı'ya çevirmeyi kendi ilerici erdemi (1) sayanlarla bu çok ciddi meseleyi tartışmanı esasen bir gereği de yoktur. Ama son yüz yılımıza damga vuran kimi derin meselelerimize bakışın, Türk-İslam mefkuresiyle bir alakasını ve irtibatını anlamayacak kadar kör ve şuursuz bir BATICI'lık, bu Büyük Milletin başındaki en büyük bela halinde günümüzü kirleten bir gerçektir.
O sebepledir ki, bu memlekette bir kesimin, bırakınız Ayasofya'nın cami olarak açılmasını istemesi, mevcut camilerin yıkılmasını dahi isteyecek kadar ruhsuz, şuursuz, akılsız, ferasetsiz ve düşmandan daha tehlikeli halleriyle içimizde habis bir ur gibi yaşamayı sürdürmektedirler.
YENİ DURUM VE ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, bundan bir kaç gün önce, Ayasofya konusu gündeme getirildiğinde, bu konunun değişik bir platformda ele alınması ve doğru bir tavır takınılması gerektiğini ifade ederken, " Memlekette cami mi yok. Yeter ki mevcut camilerimizi dolduralım. " mealinde açıklamalar yapmıştı.
Bu açıklamaları da esasen çok doğru idi. Atamız Osmanlı'dan bize miras kalan Sultanahmet, Süleymaniye dahil bir çok şaheserin yanında İstanbul'un Çamlıca tepesinde daha da muhteşem ve çok modern bir camiyi imar ederek Büyük Milletimizin hizmetine kazandıran Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Ayasofya konusunda yaptığı son açıklamasıyla çok önemli bir mesaj vermiş ve bunu bütün dünyanın dikkatini çekmek için yapmıştır.
cumhurbaşkanımızın açıklaması aynen şöyleydi:
"Seçimlerden sonra Ayasofya'yı müze olmaktan çıkarıp cami ismiyle müsemma haline getiririz "
Bu açıklamanın ne anlama geldiğini ve neden bu sıra yapıldığını anlamadan " Seçim propagandası " diyebilecek kadar şuursuz bir kesim yine hemen sesini yükseltmeye başlayacaktır. Ama önemli değil tabii ki.
Mesele aynen şudur:
Öncelikle Müslümanlar ve daha sonra da Hristiyan alemi için de mukaddes sayılan Kudüs-ü Şerif İsrail'in alçakça tasallutu altındadır. Kubbetüssahra ve Mescid-i Aksa Yahudi askerlerince kirli ayakkabılarını çıkarmadan girip kirletilen ve Müslümanlara zulmedilen bir yer haline gelmiştir. Bu tarih yadigarlarının altı, " Süleyman Tapınağını bulacakları " iddiasıyla oyulmakta ve yıkılıp yok edilmeye çalışılmaktadır. Siyonizmin kölesi ve kuklası haline gelmiş olan ABD Başkanı Trump, ülkesinin Büyükelçiliğini bir kaç ay önce tek taraflı bir kararla Kudüs'e taşımış ve Kudüs'ü İsrail'in Başkenti ilan etmiş idi.
Trump'ın Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ni de hiç bir hukuk ve uluslar arası teamül ve anlaşmayı tanımadan İsrail'e ilhak edilmiş kabul ettiklerini ve İsrail'e peşkeş çekildiğini tek yanlı ve tek başlarına bir anlaşmayla kabul ettiklerini dünyaya ilan etmişti.
Trump bu kararını imzalayıp İsrail'in hırsız Başbakanı Netanyahu'ya verirken, belli ki daha önce planlandığı şekilde Filistinli mazlum halkın yaşadığı Gazze'ye de hava saldırılarına başlamış, dikkatleri bir başka yere çekmek istemiştir.
Tam da bu olayların en sert biçimde Türkiye tarafından kınandığı malumdur.
Türkiye bu kınamanın yanında, Batılıların arzusu uyarınca 1934'ten bu yana müze olarak açılıp kapanan ve sembolik olarak bir köşesinde kısıtlı imkanlarla namaz kılınabilen Ayasofya'yı müze olmaktan çıkaracağını ve CAMİ İSMİYLE anılmasını sağlayacağını en yetkili Ağız'dan açıklamış oldu.
Yani " Yeter artık. Siz Kudüs'ü ve Mescid-i Aksa'yı, Kubbetüssahra'yı görmezlikten gelerek kirletirseniz ve Kudüs'ü tek taraflı bir dayatma ile başkent yaparsanız, artık biz de gereğini yaparız "dedik.
Mesele budur ve Ayasofya zaten bir gün asli fonksiyonu olan Camiliği öne çıkarılıp Müslümanların ibadetine toptan açılmış olacaktır.
Yani bu meselenin küçük seçim-geçim hesaplarıyla bir alakası yoktur. Herkesin bunu anlaması gerekir.
Ayasofya için tam da bu sebeplerle ciddi olarak gündeme gelmiş bir konudur efendim.