Vatanımızın ve Büyük Milletimizin Beka Davası için Suriye topraklarında Şehid olan Mehmetçiklerimizin acıları yüreklerimizde tazeliğini korur iken, her yanı bir cennet köşesi olan Aziz Vatanı Kur'an bereketi ve nuru ile manevi huzur, huşu ve inşirahla sedalandıran, Ebedi Aleme irtihal eylemiş olan iki İsmail'imiz var.
Birincisini, 1999 yılında Bursa -İstanbul yolunda elim bir trafik kazasında bir Kur'an ziyafeti dönüşü trafik kazasında kaybettiğimiz Hafız İsmail BİÇER'dir.
İkinci İsmail'imiz ise, Hak vergisi davudi sesi, muhteşem sedası ve eşsiz icrası ile tanınan Hafiz İsmail COŞAR'dır.
İsmail BİÇER ile Üniversite öğrenciliğimiz yıllarında tanışmış ve öz kardeş gibi sevişmiş idik.
O yıllarda Bayezıt Camii'inde ramazan aylarında ikindi namazı sonrası mukabele okunurdu. Caminin İmamı Hafız Abdurrahman Gürses Hocaefendi'nin Kıraatına hayran binlerce insan Kur'anı Kerimi " Aşere-takrib " üzre okuyan Hocaefendi'yi dinleyerek manen arınırlardı.
Bir gün Hocaefendi mukabele okurken rahmetli Hafız İsmail BİÇER de O'nu dinlemek için camiye gelmişti. Abdurrahman Hocaefendi bir yandan okumaya devam ederken, eliyle İsmail'i yanına çağırdı. Kaldığı yerden O'nun okumaya devam etmesini istedi. Rahmetli Hafız İsmail okunan ayetin devamını okumaya başladı. Öyle bir okuma ki, dinleyen Cemaatin adeta nefes almadan Hafız İsmail'den de gözünü ayırmadan hayranlıkla dinlediğine şahit oldum. O gün okunması gereken cüzü sonuna kadar okuyan İsmail'e dönerek " Sadakallahül Azim " diyen Abdurrahmen Efendi, cemaate aynen şunları söyledi:
"- Muhterem kardeşlerim, Cenab-ı Hak bu Hafız İsmail'imizi Kur'anı Kerimi en güzel şekilde okusun diye yaratmış. Maşallah, Tebarekallah " deyip yüzünü okşadı, taltif ve tebrik etti. O da Hocasının elini öperek karşılık verdi.
Hafız İsmail Biçer ile Bayezıt'taki Sahaflar Çarşısında buluşur, namaz kılar, sonra da Çınar altında oturup çay içerdik. Arkadaşlığımız yıllarca kardeşlikten daha üstün bir samimiyetle devam etti. Evlendi bir oğlu oldu. Benim de kızım olmuştu. " Hısım olalım " diye bana takılırdı. Şimdi O'nun okuduğu Kur'an-ı Kerim CD'lerini hep gözyaşlarıyla dinlerim. Yüreğimin yağları erir.
Hafız İsmail COŞAR ise Türkiye'nin yetiştirdiği eşsiz Hafız ve Mevlidhanlardan idi. Maalesef O'nun da elim bir trafik kazasında çok kıymet verdiği Eşi Hanımefendi ile vefat ettiğini bir gün sonra öğrendim. Cenazesine gitmek nasip olmadı.
Hafız İsmail COŞAR Ankara'daki KOCATEPE Camii inşaatı henüz tamamlanmadan orada Müezzin olarak hizmet etmeye başlamıştı. Bilahare oraya Baş İmam olarak atanmıştı.
O'nun davudi sesi ve muhteşem Sedası ile Kur'an tilaveti bu Muhteşem mescidin cemaatini bereketlendirmiş idi.
Hafız İsmail COŞAR, Türk Musikisinin tüm makamlarını bilir ve ona göre Kasideler okur, insanların yüreğinde kendisine mahsus manevi bir yer edinirdi. ederdi.
Merhum Mehmet Akif'e ait Çanakkale Şehitleri için yazılmış olan muhteşem Şiirin, musikimizin belli bir usulüne uygun okumasını sadece kendi tavrına mahsus ve eşsiz bir biçimde yapan İsmail COŞAR'ı dinleyip Şehitlerimizin değerini, Milli ve manevi hasletlerimizin önemini anlamayacak, hissetmeyecek tek kişi düşünülemez.
Hafızlığı, İslami ilimlere vukufiyeti, İmamette ehliyeti ve de Kur'an-ı Kerimi tilavette eşsiz hususiyeti ve manevi müktesebatı yönünden, yerleri asla doldurulamayacak olan bu iki yakın dostumu ve arkadaşımı benden önce çıktıkları ebedi alem yolculuğunda Cenneti Ala'ya uçmuş ruhlarıyla düşünüyorum.
Kur'anı Kerimi hıfzedenler, başından sonuna kadar ezberleyenler için Mahşer gününde milyonlarca insan arasında başlarında nurdan taçlarla gezecekleri ifade edilir. Herkes bu insanların kimler olduğunu birbirine soracaktır. İçlerinden bazıları " Bunlar Hafızlar. Yani dünya hayatında Kur'anı Kerimi ezberleyen Mü'minlerdir " diyecekler.
Hafızlık böylesine manevi değeri olan önemli bir kazanımdır.
Şimdi gözyaşlarıyla ve hatıralarını dualarla yad ettiğim iki Hafız İsmail'i anlatmaya ve hatırlatmaya çalıştım.
Yüce Rabbimiz, onların bizleri Cennetinde ve Cemalinde, başlarında nurdan taçlarla karşılayıp bize şeffat etmelerini nasip eylesin.
Bu fani dünyada yerleri asla doldurulamayacaktır. Nurlar içinde yatsınlar.