AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, mega kentin en büyük sorunlarından birinin ne olduğunu şu sözcükle açıklıyordu:

“Trafik!”

 Ardından ekliyordu:

“Trafik sorununu yüzde yüz çözeceğim dersem inanmayın. Ben, sürekli akan bir trafiği taahhüt ediyorum. Dur-kalkların olmadığı bir trafik vaat ediyorum. İstanbul’un trafiği 5 yıl içinde katlanılabilir hale gelecek.”

Doğru tespit, geçekçi yaklaşım…

Evet, dayanılmaz haldeki trafik çilesi, Türkiye’nin son Başbakanı, Meclis’in önceki Başkanı, İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım’ın da dediği gibi, İstanbul’un en büyük sorunlarından biridir.

Hatta en büyüğü!

Ve biz, Binali Yıldırım’ın birkaç gün önce seçim vaadi olarak sözünü ettiği geçmişten miras bu büyük soruna, yıllardan beri yazdığımız yazılarla dikkat çektik.

İşte, arapsaçı trafiğe ilişkin onlarca yazımızdan sadece birinin özeti:

*

Hastayı ölmeden, hastaneye yetiştirmeye çalışan ambulans anons yapıyor…

Ne mümkün!

Yangına bina kül olmadan ulaşmaya çalışan itfaiye aracı sirenini çalıyor…

Ne mümkün!

Sanık kaçmadan olay yerine varmaya çalışan ekip otosu canavar düdüğünü açıyor…

Ne mümkün!

Yolcusu olacağı uçağa yetişmeye çalışan adam elini aracının kornasından çekmiyor.

Ne mümkün!

Hamile kadını doğurmadan doğuma götürmeye uğraşan taksinin kornası susmuyor.

Ne mümkün!

Cenaze kalkmadan camide olmak isteyen kadın ‘şoför bey biraz çabuk’ deyip, diyor.

Ne mümkün!

Bütün bunlar ne demek?

İstanbul trafiğinde, varılacak yere zamanında varabilmek, mümkün değil demek.

Başka ne demek?

Her geçen gün biraz daha kilitlenen İstanbul trafiği, insanları illet etmekle kalmıyor, başta sağlığı bozmak olmak üzere her açıdan zarar da veriyor demek.

*

Dileriz, 31 Mart’ta sandıktan çıkacak olan İstanbul’un yeni başkanının öncelikli icraatlarının başında, trafik stresine son vermek gelir.