Bugün ciddi bir sağlık sorunundan söz etmek istiyorum.
‘Panik atak’tan.
Ne diyorlar:
“Paniğe kapılmayın, hata yaparsınız!”
Tabi ki söylemekle olmuyor.
Özellikle de 5.8’lik depremin yarattığı korkunun neden olduğu panik sürerken.
Bilim insanlarına göre, ‘panik atak’ın tarifi şöyle:
*
“Panik atak gerçek bir tehlike veya görünürde belirgin bir neden olmamasına rağmen şiddetli fiziksel belirtilerle kendini gösteren yoğun korku atağıdır. Panik atak anı çok korkutucudur, kişi kalp krizi geçirdiğini veya öleceğini düşünebilir. Birçok insan hayatı boyunca bir ya da iki panik atak geçirebilir. Ancak panik ataklar sürekli tekrarlıyorsa panik bozukluğundan bahsedilir.”
Belirtileri şöyle sıralanıyor:
“Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı, göğüsde baskı hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacak gibi hissetme, sersemlik, kendini ve çevreyi başka türlü algılamak, çıldıracak gibi hissetme, ölüm korkusu, uyuşma, üşüme veya ateş basmaları başlıca panik atak belirtileridir.”
Tedavisi ise şöyle:
“Panik atak tedavisinde ilaç tedavisinin yanı sıra gevşeme ve solunum egzersizleri faydalıdır. Panik atak tedavisinde hipnoz, başka bir terapi yöntemidir. Hipnoz esnasında yapılan telkinlerle bazı kişilerin korkularından kurtulduğu gözlenmiştir. Önerilen egzersiz esnasında beyindeki kimyasal maddeler arasında denge sağlanmakta ve endorfin miktarı artış göstermektedir. Psikoterapi panik atak tedavisinde son derece önemli bir yere sahiptir.”
*
Evet, panik atak konusunda internetten aldığım uzman görüşünü yansıtan makalenin özeti böyle!
Neymiş panik atak?
Şayet tekrarlanıyorsa, tedavi gerektiren ‘yoğun korku’ atağı!