Siz değerli okurlarımdan biri, telefonun diğer ucundan şöyle sesleniyordu:
"Olmaz, bu kadarı olmaz!"
Ardından ekliyordu:
"İster inanın, ister inanmayın Beylikdüzü'nden Edirnekapı'ya yaklaşık 2 saatte gidebildim. Bu çekilecek dert değil! Ayrıca taksici olduğum için işime de büyük sekte vuruyor. Birincisi tıkalı yollarda uzun süre kalmak, benzin sarfiyatını artırıyor. Çünkü motor sürekli çalışıyor. İkincisi müşteri sayımızı eksiltiyor. İnsanlarımızın bir çoğu, daha çabuk gitmek için, metrobüsleri tercih ediyor. Haksız değiller, ben de olsam aynını yaparım. Eskiden işi acele olan taksi tutardı, şimdi tam aksi oluyor. "
İstanbul trafiğinin çoğu zaman çoğu bölgede adım adım ilerleyebilmesinin verdiği strese ve bu sorunun taksicilerin işini baltaladığına dikkat çeken okurum, bir de istekte bulunuyordu:
"Ne olur bu soruna ilişkin bir şeyler yazıp, yetkililerin dikkatini çekin de bitsin artık bu çekilmez dert!"
Belli ki habersizdi.
Neden?
Yazarı olduğum bütün gazetelerde ve internet sitelerinde bugüne kadar trafik sorununa ilişkin onlarca yazım yayınlandığından.
Bunlardan bazılarında, taksicilerin benzeri sorunların kaleme aldığımdan.
Bunu kendisine anlattım ve arzusunu yerine getirmiş olmak için, daha önce yayınlanan konuya ilişkin yazılarımdan birini, tekraren sütunuma taşıyacağımı söyledim.
Nasıl olsa İstanbul trafiğinde her şey eski tas, eski hamam!
Başkanlar gelip gidiyor, değişen bir şey olmuyor,
Diyeceksiniz ki;
Hani nerede sözünü ettiğin yazın?
Diyeceğim ki;
Yarını bekleyin.
Bu ne demek?
Onu da yarın okursunuz demek.
Niye?
Sütunu fazla uzatmayayım diye...
Ne de olsa, lafın olduğu gibi, yazının da kısası makbuldür.