Bugun...


Hayrettin ERTEKİN

facebook-paylas
ÜÇ CEPHE… 1 27-2-2019
Tarih: 27-02-2019 11:06:00 Güncelleme: 27-02-2019 11:06:00


Asıl Ailenin ve insanların Düşman Cephesi şudur;

Mukaddes Yüce Yaradan Tüm din kitaplarında ve Bilhassa Kur’anımız Şeytan’ı saptırıcı bir düşman olarak tarif eder.

Kendisine belli bir zamana kadar izin verilmiş bu aldatıcı, fısıltı ve vesveselerle insanı ebedi hüsrana sevk etmeye çalışır.

Kötü işleri emreder. 
Kötü yolda olanların yaptıklarını süslü gösterir. Onları geri dönemeyecekleri bir sapkınlığa düşürmeye çalışır.

Doğru yolun üzerinde oturur; sağdan, soldan, önden ve arkadan yanaşarak boş vaatlerde bulunur. 
Fenalıkları güzel gösterir. 
Unutturur, yalan söyler; insanlar arasına kin ve düşmanlık sokmaya çalışır, fakirlikle korkutur. Allah’ın lanetine uğramış ve akabinde şöyle demiştir:
“Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar, şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.” 
Üç Cephe
Şeytan ve avenesinin insan türüne karşı açtığı ve kıyamete kadar devam edecek savaşın ayetten anladığımız kadarı ile başlıca üç cephesi vardır. 
Bunlar;
1. İnsanları boş kuruntulara boğmak,
2. Hayvanların kulaklarını yardırmak ve
3. Allah’ın yarattıklarını değiştirmektir.
Hiç kapanmayacak bu cephelerin günümüzde insanı ve geleceğini ipotek altına almaya çalışan her türlü örgütlü kötülüğün kaynakları olduğunu söyleyebiliriz. 
Bu anlamda, şeytan ve avenesinin Rabbimize açmayı vaat ettiği cepheleri bugünün dünyasında şöyle yorumlayabiliriz muhtemelen:
1. Boş kuruntulara boğmak; kurgulanmış ihtiyaçlar ve zanlarla ortaya çıkan ve hiç tatmin edilemeyen haz, hız ve hırs eksenli bir tüketim çılgınlığıdır.
2. Hayvanların kulaklarını yarmak; genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) ile tahrif edilen besinler ve koyun Dolly örneğinde olduğu gibi kulak hücresi vasıtası ile yapılan klonlamalardır.
3. Allah’ın yarattıklarını değiştirmek; erkek ve kadın cinsiyeti ile oynamak, cinsiyet üstü süper insan oluşturmak, cinsi yönelim özgürlüğü altında fıtrata aykırı ilişkileri ve birliktelikleri meşrulaştırmaya çalışmaktır.
Bu üç cephede devam eden ve insan türünün geleceğine kast eden bir savaşın her zaman ve zeminde farklı strateji ve araçları bulunacaktır. Hangi araç ve strateji kullanılırsa kullanılsın sürecin insana her zaman olumlu yansıtılacağını ve ortaya çıkan tahribatın süslü ve şirin gösterilmeye çalışılacağını biliyoruz. 
Bunun nasıl ve hangi araçlarla yapıldığı konusunda son günlerde yürüyen bir tartışma, savaşın üçüncü cephesi olan yaratılanı değiştirmek konusunda göz açıcı bir örneklik sunmaktadır. Toplumsal cinsiyet kavramı üzerine yapılan tartışmadan bahsediyoruz. Cinsiyeti yeniden tarif etmeye yeltenen ve eşitlik adı altında kamu politikalarına ilham kaynağı haline getirilen nevzuhur bu anlayış, kadına şiddet gibi masum bir gerekçenin ardına sığınarak yaratılanı değiştirmek şeklindeki şeytani vizyonu perdelemek maksadı ile kullanılmaktadır. 
Toplumsal Cinsiyet Nedir?
Rabbimiz Kur’an’da insanları bir erkek ve dişiden yarattığını (Hucurat, 13) ifade etmektedir. Cinsiyet kavramı Rabbimiz tarafından belirlenmiş iki cins arasındaki biyolojik farklılıkları ortaya koyan, fıtri ve tabii bir haldir. Bununla yetinmeyen ve insanların cinsel yönelimlerini değiştirebilecekleri fikri üzerinden hareket eden bir zihniyet, kadınlara yönelik ayrımcılığı sonlandırmak bahanesi ile “toplumsal cinsiyet” şeklinde yeni bir kavram üretmiştir.

İngilizcedeki “Gender” kelimesi ile ifade edilen toplumsal cinsiyet kavramı erkek ve kadının sosyal rolleri ve toplumdaki statüsüne odaklanarak Allah’ın yarattığı biyolojik farklılıklardan öte bir cinsiyet tanımı getirmektedir.

Kadının tarih boyunca erkeğe göre zayıf bir konumda bırakıldığı ve iki cins arasındaki güç ilişkilerinin sürekli kadın aleyhine geliştiği şeklindeki tez ile ortaya çıkan bu kavrama göre cinsiyet bir kader değildir; aksine seçme hürriyeti içerir. İnsanın erkek ya da dişi olarak yaratılması önemli değildir. Önemli olan insanın kendisini ne olarak hissettiğidir. Kültür, değerler ve içinde yaşadığımız toplum bize yaratılışla verilen rolleri aslında kadınlar aleyhine belli kalıplar halinde dayatır. Örneğin erkek çocuklara oyuncak olarak araba, kız çocuklara bebek verilir. Makbul kadına “erkek gibi kadın” yakıştırması yapılırken, hoşa gitmeyen erkek “kadın gibi” nitelemesiyle yerilir. Kadın ile erkek arasındaki ayırımcılığı körükleyen bu tür kalıp ve yargıların tümü ortadan kaldırılmadan eşitliği sağlamanın imkânı yoktur.

Bunun ise uzun bir süreç ve seferberlik gerektirdiği açıktır, zira toplumu değiştirmek kolay değildir. Kadına şiddetin ortadan kaldırılması gibi meşru bir gerekçe ile başlayacak bu seferberlik eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, istihdam, siyasi katılım gibi alanlarda kadınların erkeklerle mutlak eşitliğini sağlayıncaya kadar devam etmelidir.

Nihai amaç cinsiyete dayanan değer, yargı ve rollerin ayırımcılık ve farklılık kaynağı olmaktan çıkarılması, dahası cinsiyetin herhangi bir öneminin olmadığı cinsiyetsiz (unisex) bir topluma varılmasıdır.

 



Bu yazı 4921 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Linkedin RSS
YAZARLAR
GAZETEMİZ

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI