Güncel tabirle bu, yazılımı bozmak ya da değiştirmenin ötesine geçip donanıma müdahale etme çılgınlığıdır.
Allah’ın yarattığını değiştirmeye çalışmak doğrudan fıtrata ve dolayısıyla Rabbimize savaş açmaktır. Genetik ya da cerrahi müdahalelerle cinsiyetle oynamak, cinsiyetsiz tipler oluşturmak, sözde şiddetin kaynağı gerekçesi ile erkekliği yok etmeye çalışmak, cinsi yönelim özgürlüğü altında fıtrata aykırı ilişkileri ve birliktelikleri meşrulaştırmak bu cephenin güncel saldırılarıdır.
Cennet kapılarının açıldığı, cehennemin kapılarının kapandığı bir ayı geride bıraktık. Bu ay şeytanlarla azgın cinlerin zincire vurulduğu bir zaman dilimiydi. Şeytanların zincire vurulmasını, Ramazan’ın rahmet iklimi ile hayatımızın her boyutunda hissettik. Bilvesile Rabbimiz, kendimiz ve diğerleri ile münasebetimizdeki eksiklikleri gidermeye çalıştık. Ümniyyelerimiz azaldı. 30 gün ve akabinde gelen bayram ile Rabbimizin kutsalı tayin hakkına riayet ettik, muhtemelen rahmeti celbeden bu tazim üzerimizdeki şirk kirlerini büyük ölçüde temizledi. Oruç, infak ve ibadet ile tefekkürümüz ziyadeleşti, hissiyatımız inceldi, böylece diğer mahlûkat ile olan münasebetimiz murâd-ı ilahi istikametinde gelişti.
Ramazan sona erdi ve zincire vurulan düşmanlar artık bırakıldı. Son nefesimize kadar devam edecek savaş tekrar başladı. Şeytan ve avenesinin insan türüne açtığı savaşta saldırılar her zaman olduğu gibi yine üç cepheden gelecek. Bu saldırılara nasıl karşı koyacağımızı dert etmemiz Ramazan’da elde ettiğimiz güzellikleri muhafaza etmemiz açısından zaruridir. Evvela böyle bir dert ile dertlenmek, dermanı celbedecek en mühim âmildir. Hangi cepheden gelirse gelsin şeytânî saldırılara karşı en tesirli silah Rabbimizi hatırlamak ve O’nun ism-i şerifi ile hâsıl olacak dâimî bir uyanıklık hâli ile hayat sürmektir.
Rabbimizle münasebetimizi bozmaya yönelik ilk cepheye karşı silahımız istiaze olmalıdır. Rabbimiz şeytandan bir vesvese geldiğinde kendisine sığınmamızı istiyor.
Ona sığınmanın en güzel ifadesi “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim-Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım” cümlesidir. Yine şu ayet de bu minvalde muhafaza vesilesidir:
Rabbi euzü bike min hemezeti’ş-Şeyatin ve euzü bike Rabbi en yahdurun-Rabbim, şeytanın kışkırtmasından sana sığınırım ve onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.
Şeytanın açtığı ikinci cepheye karşı silahımız yenilenme ve tazelenme gayreti olmalıdır. Kalbimizi ve zihnimizi boş kuruntu, temenni ve hayallerden muhafaza için sürekli tazelenen bir rüşd çabası içine girmeliyiz. Yağmur yağdığında başını açan Rasûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e bunu niye yaptığı sorulduğunda: “Damlalar Rabbimden yeni geliyor” buyurmuşlardı. Rabbimizle münasebetimizde bize, yeni inmekte olan yağmur damlalarının tazeliği ile güncelleme getirme gibi bir incelik öğreten Peygamberimiz ne muhteşem bir rehberdir…
İnsana ârız olacak bıkkınlık, yılgınlık ve doygunluktan muhafaza sürekli bir olgunluk gayreti içerisinde olmakla sağlanabilir. Bu gayreti kolaylaştıran dualardan birisini Rasûlullah Efendimiz öğretiyor: “Allahümme elhimni rüşdî ve e’ıznî min şerri nefsî-Allahım bana rüşdümü ilhâm et ve beni nefsimin şerrinden koru!” İnsanın olgunluğunu talep etmesi, araması ve bunu sonsuza doğru bir seyr olarak görmesi şeytânî avuntu ve kuruntulardan sâlim olmasının yegâne çaresidir, çünkü insan ya ahsen-i takvim ya da esfel-i safilin yolundadır, üçüncü bir ihtimal muhaldir.
Son şeytani cephe olan Allah’ın yarattıklarını değiştirme densizliğine karşı korunma kalkanı ise örgütlü iyilik mecralarında aktif ve vazife yer almaktır. Bunun yolu sâlih ve sadıklarla beraberlikten geçer. Birçok peygamberin “sâlihlere ilhak eyle” diye duasına girmiş bu maiyet insanı şeytani gündemlerden korur. Kalbi, zihni ve fiilleri bir murakabe ikliminde yeşerten bu maiyet şeytan ve şeytanlaşmış insanların azgınlık ve sapkınlık hedefli gündemlerine karşı emniyet supabıdır. Bu maiyetten uzak kalanlar farkında olmadan örgütlü kötülüklerin çekim alanına girerek değişim ve dönüşüm yaşar, önce kalpleri, sonra zihinleri ve sonra da fiillerinin farklılaşması ile şeytan ve avenesinin istediği yöne savrulurlar.
Ramazan ayında birçok güzellik elde ettik ve inşallah rüşd dediğimiz olgunlaşma yoluna girdik. Rüşdün devamlılığı düşman ve hilelerine karşı uyanık olmamızla mümkündür. Şeytan kalbimize musallat olmuş en büyük düşmandır. O, Allah’ı hatırladığımız an kalbimizden uzaklaşır, gaflete düştüğümüz an orayı istila eder. Zikir ve uyanıklık hali düşmandan korunmanın en emin yoludur.
Allah’ı hatırlamak kalbin selametini, daimi zikir ve tefekkür ise kalb-i selimi getirir. Rabbimize teslimiyetle kalb-i selime ulaşanlar toplumun ve dünyanın selametini sağlayacak salihler ve sadıklardır. Ramazan’ı muhafaza etmek böyle bir sâlihlik ve sâdıklık ufkuna doğru niyet etmek ve rüşde erme çabası içinde olmak demektir.
Rabbimiz hepimize lütfetsin.