Haliç Yıkımından Kıl Payı Kurtulan Mâbed: Yûsuf Şücâeddin Anbârî Câmi-i Şerîfi..
Eyüp Sultan’dan Eminönü istikametine giderken veyâhut Eminönü istikametinden Eyüp Sultan’a gelirken gördüğümüz,
Balat civârında, sâhile yakın bir konumda, iki yanından yol geçen bir câmi bulunur.
Şâyet bu güzergâhtan geçtiyseniz zannediyorum sizlerin de dikkatini çekmiştir..
Ben Hergün buralara gelirim ziyaretler ederim..
İlk bakışta târihî hiçbir özelliği görünmeyen, mahallesi ile irtibâtı kesilmiş, iki yolun ortasında üçgen bir ada gibi yapayalnız duran bu mâbedin geçmişini öteden beri çok merâk etmişimdir.
2020 senesinin son günlerinde burası ile yollarımız bilvesîle kesişti.
Mâbedin ismi resmî kayıtlarda Yûsuf Şücâeddin Anbarî Câmi-i Şerîfi olarak geçer.
Rivâyetlere göre ilk defa, ahşap malzemeden olarak, Fatih devri âlimlerinden Yûsuf Şücâeddin Anbarî tarafından inşâ edilmiştir.
Yûsuf Şücâeddin Anbarî’nin hayâtı hakkında fazlaca bir mâlûmâtımız bulunmuyor. Câmi ile ilgili Hadîkatü’l-Cevâmi’de, “Bânîsi Yûsuf Şücâeddin Anbârî’dir, merkadi nâmâlûmdur [kabri bilinmiyor]” denmektedir.
Mâbed, Balat İskelesi’ne yakın bir konumda olduğu için Balat İskele Câmii olarak da bilinir. Hadîkatü’l-Cevâmi’de de bu ismiyle geçer.
Yûsuf Şücâeddin Anbârî Câmii’nin ilk inşâ târihi tam olarak bilinmiyor.
İstanbul’daki fetih dönemi mîmârî eserleri hakkında önemli bir kaynak olan Ekrem Hakkı Ayverdi’nin “Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri” isimli eserinde câminin adı yer almıyor.
Bununla birlikte ilk olarak 15. yüzyılın son çeyreğinde inşâ edildiği tahmîn edilmektedir.
Hadîkatü’l-Cevâmi’de verilen bilgilere göre câminin minberini, mütevellîsi olan İsmail Efendi koydurmuştur.
İki kattan meydana gelen yapının ibâdet bölümüne merdivenlerle çıkılır.
Eski fotoğraflardan anlaşıldığına göre bir zamanlar depo, mağaza ve atölye gibi amaçlarla kullanılan giriş kat bölümü günümüzde İstanbul Târih Kültür ve Medeniyet Araştırmaları Derneği’nin (İSKAD) faaliyetlerine ev sâhipliği yapıyor. Alt kattaki bu bölümün kapısında bir kitâbe bulunur.
Bu kitâbede câminin ilk hâlinden sonra yapılan ikinci inşâ ile yeniden ihyâ târihleri yer alır:
Târîh-i atîkî (Eski [inşâ] târihi) 1180 / 1766-67
Târîh-i tecdîdî (Yenilenme târihi) 1310 / 1892-93
Kitâbelerin Kitâbı Fatih isimli eserde, 1729-30 târihli, “İkinci Kez Yapılışına Dâir Kitâbesi” başlığıyla ve fotoğrafı olmayan 22 beyitlik manzum bir kitâbeye daha yer verilmiş.
Ancak yukarıda bilgisini verdiğimiz târih kitâbelerinden yaklaşık otuz sene öncesine dâir herhangi bir kitâbeye rastlayamadık. Ekrem Hakkı Ayverdi’nin adı geçen eserinde Balat İskele civârında bugün var olmayan başka bir mescidden daha söz ediliyor.
Acaba bu kitâbe bahse konu câmiye âit olup isim benzerliği sebebiyle buradaki câmi ile ilişkilendirilmiş olabilir mi? Değilse başka bir câmiye mi âit? Bunu öğrenemedik ve bir karışıklığa sebebiyet vermemek için kitâbeye burada yer vermedik.
Duvarları kâgir, düz beton tavanlı ve çatılı olan mâbed, fevkânîdir. Mihrap, minber ve kürsüsü son dönemlerde çini ile kaplanmış olup ahşap dört direk üzerindeki kadınlar ve müezzin mahfilinin önü ahşap korkulukludur.
1892 yılında Karabaş Mahallesi’nde çıkan yangında harâb olduktan sonra bugünkü görünümüne kavuşan yapıya son olarak 1987 yılında müdâhalede bulunulmuş. Haliç’in etrâfı açılırken kıyımdan kıl payı kurtulan mâbed iki yol arasında kalmış ve bu dönemde önemli tâmirlerden geçirilmiş.
Minâresinin 1987 yılındaki onarımda batı cephesinden alınarak kuzey cephesine yerleştirilmesiyle yapının mîmârî bütünlüğü bozularak aslî özelliği yok olmuştur.
Tek şerefeli minâresinin girişi mahfildendir.