Televizyon ekranlarında “ Kim milyoner olmak ister “ isimli bir yarışma var, ülkenin tüm bölgelerinden ve toplumun tüm katmanlarından yarışmacılar katılıyor programa…
Bu haftaki bölümünde ilk yarışmacıydı sanırım bir genç çıktı, üniversite sınavlarında Türkiye kırk beşincisi olarak Koç Üniversitesini yüzde yüz burslu kazanmış ve çift ana dalı kısa sürede bitirip mezun olmuş şu anda da ODTÜ’de yüksek lisans yapıyormuş.
Yarışmacıya ilk soru , "Trafik lambalarının altında yazan uyarı yazısında 'yol ver' denmeden önce söylenen hangisi olur?" sorusu çıktı.
Şıklar “ çaçaça, şaşaşa, hahaha ve yayaya “ idi arkadaşımız “ yayaya yol “ verilir cevabını bilemedi soru içindende kelimeleri yan yana getirip cevabı bulamadı, seyirci jokerini kullanıp ilk soruyu geçti. Hemen iki soru sonra yarışmacının kuşağının hit pop parçalarından birini seslendiren şarkıcıyı da bilemedi ve elendi.
Ayrıca bu arkadaşımız yarışmaya sekiz yıldır inatla hazırlanmış ve başvurmuş.
Bu örnek bir tane olsa heyecan şans filan deyip geçiştiririz ama yarışmada hemen hemen her hafta böyle bir vaka oluyor, ülkenin en iyi üniversitesini en iyi derece ile kazanmış gençler; Türkiye’nin il sayısı, Türkiye’nin başkenti neresi, tavuk memeli hayvan mıdır, pirinç ağaçta mı yetişir gibi yada basit gündelik hayatla ilgili sorulardan eleniyorlar.
Kenan İmirzalıoğlunun müthiş yönetimiyle çok kaliteli bir program olan yarışma aslında bize yıllardır eğitim sistemimizin ne kadar saçma sapan olduğunu gençlerin nasıl yetiştiğini gösteriyor. Yarış atı gibi yetiştirilen bu gençlerin çoğu sınav ve okul koşusuna odaklanıp sadece iyi derece ile yarışı bitirdi mi başarılı olacaklarını zannediyorlar ve hemen bir şirkette üst düzey yöneticilik beklentisine filan giriyorlar. Oysa hayatın gerçekleri bambaşka.
İyi üniversitede ekonomi bitiren genç okul bitince sudan çıkmış balığa dönüyor ve bir çoğu bohem hayatlara kayıyor yada özgürüm istediğim mesleği seçerim filan deyip kafe açıyor, dövmeci oluyor yıllarca o okulu boşa işgal etmekle kalmıyor kendisi de atıl duruma düşüyor.
Bir akrabamın çocuğu Anadolu’da yüz bin nüfuslu bir ilin üniversitesinde uluslararası ilişkiler bölümünü bitirdi, babasıyla ziyaretime geldiklerinde, babası oğlum uluslararası ilişkiler uzmanı oldu diyerek övündü. Oysa okulun olduğu il bırakın uluslararası bir kültürü yaşayan il olmayı içe kapalı horoz dövüştürmekle meşhur bir yer. Dış dünyayla tek bağlantı yetmişli yıllarda Almanya’ya giden gurbetçiler… Ne okulun ne kentin modern bir kültürü var.
Oysa uluslararası ilişkiler bir kültür, güçlü bir eğitim kadrosu ve derinlik isteyen konular, diplomat olabilmek ciddi bir mesele ve ülkenin birkaç üniversitesinde kentinde bu yeterlilik var.
Bu akrabamın oğlu şimdi İstoçta babasıyla deri kayış ve cüzdan satıyor.
Bol bol diplomalı niteliksiz gençler yetiştiriyoruz Allah sonumuzu hayretsin.
Eline tuğla almamış inşaat mühendisleri mimarlar, bulaşık sabunu yapamayacak kimyagerler, kahvelerde okey oynayan uluslararası ilişkiler uzmanlarınız var.
Geçen yine bir yemek programında orta okul mezunu “ bilmem ne şef “ hıyarları kalın doğrayan mimar çocuğu azarlıyordu, yazık….