En eski yazılı kaynaklara göre beş bin yıldır varım ben Orta Asya steplerinde görülmüşüm ilk, binlerce yıl vuruşa vuruşa kah at sırtında kah yürüyerek inmişim sıcak sulara bereketli topraklara…
Bin iki yüz- bin üç yüz yıl önce din ile tanışmışım, zaten ondan öncede töremle adam gibi yaşamışım mühür vurmuşum bu dünyaya…
Şair diyor ya;
“ Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim.”
İşte bu toprakları memleket yapan da benim.
Emevi baskısından kaçan alime ben kucak açtım, Abbasi bana “ dinin direği “ dedi. Büyük Selçuklu oldu adım Anadolu’ya girdim, Anadolu Selçuklu oldum Anadolu’ya mührümü vurdum.
Osmanlı oldum altı yüz yıl üç kıtaya hükmettim.
Bin yıldır bu topraklarda isimleri değişen her devletime hizmet ettim ben ya sen bana ne verdin?
Kudüs’e Hicaz’a gönderdin yüzyıllarca hizmet edip bekçilik yaptım dönüş yollarında hastanelerde süngülerle karnım deşildi, gencecik bedenime kıyıldı.
Çanakkale’ye çağırdın babam dedemle geldim, hani diyorlar ya Çanakkale’de sırt sırta savaştık! Oraya Kırım’dan da gelen bendim Musul Kerkük’ten de gelen bendim Anadolu’dan gelen de bendim, batırdığın imparatorluğun son topraklarını korumak için kanımı akıttım 57. Alayda.
İlk ben gittim Balkanlar’a yurt yaptım oraları “ uç beyin” oldum ,paşan oldum moralin bozuldu mu çağırıp boynumu vurdun, savaştım, vergi verdim, evlat verdim orduna…
Beni bin yıldır ya cephede savaştırdın ya tarlada ya sarayın da hizmetkar yaptın, fakir yaşadım Anadolu’da ben ; yemeklerim den belli değil mi ? Bulgur, tarhana, hamur işi, madımakla bin yıl yaşadım, sen bilmezsin ama Anadolu’da bir atasözü var “ Bir evde tavuk ya hasta varsa ya da misafir gelirse kesilir” . Bir çift büyükbaşın gözüne baktım tarlamı sürmek için onun da birini vergi diye alınca sen, ben bedenimi koştum kara sabana…
Ben beş bin yıldır sana sadığım devletim, son topraklarda cumhuriyet kurulurken denize akan ırmaklar gibi aktım Anadolu’ya ölümüne savaştım bu toprakları yeniden yurt yapmak için.
Cumhuriyet ile az kıymetim bilinmeye başlandı bu topraklarda çocuklarım okul gördü, mahkemeler kadıya mülk olmaktan çıktı, eşit yurttaş oldum, kadınlarım üretime seçime hayata katılmaya başladı, Anadolu’dan paşalar, başbakanlar çıktı.
Ey devletim; son yıllarda moralim bozuk yine, çocuklarım cemaat yurtlarında yanıyor, tecavüze uğruyor. Kadınlarım sürekli şiddete uğruyor öldürülüyor. Gençlerim işsiz umutsuz yurtdışına çıkmanın yollarını arıyor. Gariban halkım marketlerde eşine çocuğuna mahçup oluyor.
Sevgili devletim ben davul zurnayla gönderiyorum askere üzerine titreyerek yetiştirdiğim oğlumu, vergi veriyorum, oy veriyorum, ümit veriyorum sana yarın sen çağırmadan koşacağım cepheye …
Ben Türküm beni bu kadar hor görme üç beş zibidi için, yarın başın sıkıştığında bana geleceksin…