Devam edelim…

 Bizim Homongoloslar ellerine ne  geçerse, karşısındaki savunmasız gencecik insanları öldürüyor…

Kadın demedim dikkat edin…

Bu cinayetlerin magazinini yaparak toplumun dikkatini çekmeye çalışanlar var ya…

Sözde toplum mühendisleri…

Rüzgara göre eğilip bükülen takımı…

Kimileri de şahit oldukları bu vahşeti videoya çekiyor..

Hani o TV’lerde yayınlanan videolar var ya onları çeken.

Herkes bağırdı çağırdı..

O videoyu çeken kişi kesin bu işten iyi para alırım diye düşünmüştü ve muhtemelen de kazandı.

Aslında nefret edilecek bir iş…

Ama birde başka yönüyle bakın o video olmasaydı bugün o kadın cinayetleri böylesine derin tartışılmayacaktı…

Oysa Emine Bulut Olayından sadece üç gün önce benzeri bir cinayet işlenmişti..

Merve Kotan 19 yaşında genç bir kadındı.

Üniversite sınavına girmiş, ek tercih süresini bekliyordu.

Emine Bulut'tan 3 gün önce,  bir başka cinayete kurban giden lise öğrencisi Helin Palandöken gibi pompalı tüfekle vurularak katledildi.

Emine Bulut “ölmek istemiyorum” demişti..

Merve Kotan’ın son cümlesi ise de yürek yakıcıydı: LÜTFEN YAPMA

Öldürülürken bile nezaketi bırakmayan bir genç kız….

 Merve Kotan’ın kardeşi Esra Kotan, kardeşinin son sözlerinin "Lütfen yapma" olduğunu gözyaşları ile anlatıyor.

  Olay nasıl mı oldu?

Anlatalım… Aydın'da yaşayan 19 yaşındaki Merve Kotan 15 Ağustos’ta, ayrılmak istediği 27 yaşındaki erkek arkadaşı Muhammet Gürsoy tarafından Emine Bulut cinayetinden yalnızca 3 gün önce, pompalı tüfekle yakın mesafeden vurularak öldürüldü.

Muhammet Gürsoy tutuklanarak cezaevine gönderildi.

 Şimdi Merve'nin ailesi seslerini duyurarak, yargılama sürecinde kamuoyunun desteğini almayı bekliyor.

Tek eksikleri vardı…

Merve’nin öldürülüşü magazin meraklılarının dikkatini çekmemişti, ortada bir video yoktu.

Merve'nin ablası Esra Kotan "naif bir insandı" dediği kız kardeşini, "Her şeyin konuşularak çözüleceğini düşünen birisiydi. Hayvanları çok seviyordu, zaten kedisi vardı. Hayvanlarla, doğayla ilgili bir konuda ya da herhangi bir insanın haksızlığa uğradığını gördüğünde yardım etmek isteyen bir kadındı.” diye tanımlıyor…

 Biraz içine kapanık bir kadındı aynı zamanda" sözleriyle tanımlıyor.

Yani abla Esra, spontane olarak olayı magazinleştirmek ve kardeşinin ölümüne dikkati çekmek istiyordu…

Çünkü bu cinayetler artık ucuz delikanlılık malzemesi olmuştu ve Türkiye ne yazık ki, katilleri bile “kahraman yapmaya” başlamıştı.

Bir de Boşanmış Babalar Derneğinde zavallılık gösterisi vardı.

Boşanmış Babalar Derneği Başkanı Muhammet Özen, Emine Bulut’u öldüren eski eşi Fedai Varan için "kahraman"  diyebilmişti.

Kısaca böyle söyleme cesaretini bulmuştu bu insanlık müsveddesi..

Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Özen, "Aslan parçası, meydanda karıyı boğazlamış. Yüreğim buz gibi oldu. Biz bu kahraman kadar olamadık. Benim yetişkin kızım anasının genç sevgilisinin yanında hangi babanın buna ciğeri dayanır diyen yok. Gerçek katil Ömer Uğur Gençcan ve onu oraya atayan AKP'liler ve bir gün mutlaka yargılanacaklar" diye yazdı.

Yani, sözde mağdur başkan bu cinayetlerde bile siyasi bir partiyi suçlayarak muhalefet yanlılarının desteğini almaya çalışacak kadar şark kurnazı bir zavallı…

Elbette bu sözler, medyanın bu magazin ilgisi adeta bu tür cinayetlere teşvik ediyor..

Kimileri en ufak tartışama da bile eşini eşarpla boğarak öldürüyor…

Sözde delikanlılığını ilan ediyor…

Son bir tahlil:

Ne mi olacak; bu adamlar en fazla 10-12 yıl sonra hukuki bir gerekçeyle dışarı çıkacak…

Karısını, sevgilisini “gırtlaklamış” bir psikopat olarak “mafya”lığını ilan edecek…

Oysa eskilerden öğrendiğimize göre; mafya kadının ve çocuğun kılına bile zarar vermez…

Delikanlılık raconu böyle emreder… Onu yapan zavallıdır o alemde yeri yoktur..

Korumasız bir insanı öldürmek hem alçaklık hem de zavallılıktır…

Anlaşılan Türkiye’yi gelecekte “zavallı mafya bozuntuları” saracak…