Kızdık mı ağzımıza geleni söyleriz…
İlk söyleyeceğimiz ise kızdığımız kişinin kökeni ve inancıdır…
Bunu da bazı milli değerlere bağlarız…
Oysa milliyetçilik nedir sorusu bu öfkenin karşılığı değil…
Ansiklopedik değerlere göre milliyetçilik; , ulusçuluk ya da nasyonalizm, kendilerini birleştiren dil, tarih veya kültür bağlarından bir üstyapı oluşturabilmiş sosyal birikimlerin adı olan millet veya ulus olarak tanımlanan bir topluluğun yaşama ve ilerleme ülküsünün toplumların ve insanlığın gelişmesini sağladığına inanan görüştür.
Bize yön veren fikirleri ile yolumuzu aydınlatan büyük Atatürk ise milliyetçiliği şöyle tanımlıyor; Zengin anılar mirasına sahip olan, beraber yaşamak hususunda ortak istek ve anlaşmada samimi olan ve sahip olunan mirasın korunmasına devam hususunda da iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden oluşan topluma millet adı verilir ." Millet sadece ırkî bir zümre de değildir.
Bu kez de milli değerler nedir sorusu karşımıza çıkıyor..
Türkiye’de milliyetçilik akımının en büyük fikir önderi Ziya Gökalp ise şöyle diyor; , Millet, tarihi ve kültürel menşei birliğine sahip insanlar topluluğudur. Kısacası, bir milli kültürü paylaşanlar, bir millet meydana getirir.
Gökalp’in tanımındaki kültürel menşei önemli.
Şimdi bu konuyu biraz açmaya çalışalım; kültürel menşei içinde etnik bir kavram var mı? Kültür elbette düğünden bugüne aktarılan bir kavram…
Elbette kültür, doğal olarak gelenekten beslenen bir kavram…
Ancak unutmamak gerek ki; bugünün dünyasında gelenek ve sabit bir kültürden söz etmek pek mümkün değil…
Modern çağlarda öğrendiğimiz bir şey var; Gelenek ve kültür güçlü olan yapılardan etkilenir ve değişir..
Eskiden bu değişim son derece yavaş oluşurdu…
Şimdilerde ise son derece hızlı. Daha dün gece diyebileceğimiz 15-20 yıl önce geleneksel yapımız bugün başka bir görüşe evrilmiş durumda…
Peki; bu yeni görüşler içinde milliyetçilik nedir?
Bir başka soru ise milliyetçilik ve vatanseverlik aynı çizgide birleşir mi?
Birleşecektir elbette… Vatan, insanoğlunun, varlığından bu yana sahip olduğu tek değer…
Vatanı özlemek ise çok farklı ve önlenemez bir duygu…
Yaşamının büyük bölümünde bile vatanın dan uzak lan insanlar, hayatlarının son deminde vatan toprağını öpmek ister…
Hatta kimi insanlar, yad ellerde yaşamını yitirse bile ebedi istirahatgahının vatanında olmasını ister…
Yurt dışında milyonlar kazanan insanların, vatanından gelen küçücük bir şeyle nasıl mutlu olduğunu anlatmak bile kelimeler yetersiz kalıyor.
Yaklaşık 70 yıl önce Türkiye'den Arjantin'e göç eden ve o günden bu yana vatan hasreti çeken Raşel Kazes, ise işte böyle bir insan…
69 yıl yaşadığı Arjantin vatandaşlığını almamış ve bir Türk olarak yaşamaktan hep mutlu olmuş…
Şimdilerde kızı Silvia ile İstanbul’a geldi…
Niçin mi?
Çok sevdiği simidi yemek için…
Raşel Kazes, daha önce akrabalarının kendisini Arjantin'de ziyaret ettiğini söylüyor ve ekliyor;, "İstanbul'da, İzmir'de, Gelibolu'da kalacağız. Ben kendimi Türk hissettiğim yerlere gitmek istiyorum. Oraları tekrar görmek istiyorum, okuduğum okulu, Gelibolu’da evlendiğim yeri, hatta kaymakamlığı, hepsini görmek istiyorum." dedi.
Kazes, diyor ki; "Türkiye’de yaprak sarma, döner, simit yiyeceğim ki simit çok hoşuma gidiyor. Kızım bir kere bana simit getirmişti. Ama öncelikle orada bulunmak istiyorum, yemek daha sonra geliyor. Türkiye'yi çok özledim." ifadelerini kullandı.
Raşel Kazes, kimi? Kökeni, İspanya'dan Osmanlı topraklarına göçen Sefarad Yahudilerine dayanan 85 yaşındaki Kazes, 16 yaşındayken eşiyle Arjantin'e göç ettiğinden bu yana Türkiye'yi ziyaret edemedi. 69 yıldır Arjantin'de yaşayan fakat kendi isteğiyle Arjantin kimliği de almayan Kazes'in en büyük hayali Türkiye'ye Türk pasaportuyla gitmekti.
İşte vatanseverlik böyle bir şey…