Hep söylüyoruz…
Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri ahlak deformasyonu…
Şöyle biraz eskiye gidin…
Mahallenizin bakkalının sizin olan ilişkisi saygı ve güven üzerine kurulu olduğunu hatırlayacaksınız…
Hiçbir resmi evrak vermeden bakkalınızdan “veresiye” aldığınız günler çok gerilerde değil…
Aynı şeyleri, kasabınızla, manavınızla da yaşardınız…
Yani, bakkal, manav, kasap bizim en eski perakendeci esnafımızdı..
Esnaflık bitti, yerini marketçilik aldı….
Köşeye sıkışan biri iki bakkal büfe kırıntısı da marketçilik özentisi içinde..
Tabi hala dünden bugüne taşınan küçük esnafın varlığını da kaydetmek gerekiyor…
Onlarda son kuşaklarını yaşıyor…
Bunları neden mi söyledik; Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren tüketici hakem heyetlerince yılın ilk 4 ayında 191 bin 18 başvuru karara bağlanırken, bu başvuruların yüzde 63'ünde tüketiciler haklı bulundu. En fazla şikayetin geldiği sektör 83 bin 832 başvuruyla "perakende ticaret" oldu.
Elbette sadece marketçiyi perakendeciyi suçlamak doğru olmaz.
Tüketicilerimizde ahlak deformasyonundan nasibini almış elbette…
Kusurlu bulunan tüketici oranı da hiçte küçümsenecek ölçüde değil..
Nisan sonu itibarıyla tüketici hakem heyetlerince 191 bin 18 başvuru karara bağlandı. Başvuruların yüzde 63'ü tüketicilerin lehine, yüzde 37'si aleyhine sonuçlandı.
Şimdi gelelim bu Tüketici Hakem heyetinin hikayesine…
Eğer bir arabulucu sistemine ihtiyaç varsa orada bazı ilişkiler bozulmuş demektir.
Eğer bir heyete 14 milyondan fazla başvuru yapılmışsa ve bunlar bir karara bağlanabilmişse, arada güven meselesi kalmamış demektir…
Yani güveni zedeleyecek ahlaki kurallara sığmayan işlemler yapılmış anlamını çıkarmak gerekir…
Sadece bu alışveriş konulularında bile toplumsal bir ahlak erozyonuna uğradığımız net bir şekilde görünüyor..
Bu noktada şu soruyu sormak şu tespiti yapmak doğru olabilir..
Soru şu:
N’oluyoruz.
Tespit ise vahim; gemi su alıyor, bir toplumda ahlak bozulmuşsa gemi batar, Unutmayın o gemide çoluk çocuk biz varız…
Sonra imdat çığlığı atmayalım…