“- Artık şok hastalık ve şok ölümlerin yeni bir nedeni var. Adı Nazar”. Bunu diyen bir hekim. Ben değil.
Yüz yüze tanışsakta tanışmasakta artık hepimizin yüzlerce hatta binlerce arkadaşının olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Arkadaşlarımızın çoğu semtten, mahalleden, sokaktan, işyerinden ya da oturduğumuz apartmanlardan değil. Arkadaşlarımızın tamamına yakını Facebook’tan, Instagram’dan, Twitter’dan.
Hemen hemen hiç biri ile yüz yüze gelmişliğimiz yok fakat gelin görün ki en kral arkadaşlarımızın olduğu yer olup çıktı sosyal medya.
Aşklarda öyle. Artık evlenenlere ve evlenecek olanlara şunu soruyoruz
“- Nerde tanıştınız?”
Cevap :
“- Facebook’tan”
Ya da
“- Instagram’dan”
Veya
“- Twitter’dan”
“- Aaa öyle mi?”
“- Ya öyle”
“- Aman ne güzel” diyor ve kapatıyoruz mevzuyu
Mahalle arkadaşlarımızı unuttuk. Onlarla görüşmüyoruz. Ya da sosyal medyada karşılaşmışsak bir - iki kuru selamlaşmanın ardından yüzlerini görmeden sevdiğimiz arkadaşlarımıza yöneliyoruz.
Çünkü onlarla başlayan arkadaşlıklarımızda o kadar çok yalanı, o kadar çok gerçek olmayan hayali paylaşmışız ki, onlarla olan arkadaşlığımız bize daha büyük haz verir olmuş.
Sosyal medyadaki (isimleri bile gerçek olmayan) onca arkadaş, aynı mahallede doğduğumuz Ahmet’ten Mehmet’ten daha ilgi çeker hale gelmiş. Gerçeklerden kaçan, yalana sığınan insanlar olmuş çıkmışız.
İçlerinde sağlam olduğuna inanılan Face arkadaşlıkları yok mu? Var elbette. Yüzlerini görmediğimiz, seslerini duymadığımız ama gelin görün ki çok sevdiğimiz arkadaşlarımız da var kuşkusuz…
Hatta Mecnun gibi, Kerem gibi aşık olduğumuz Leyla’larımız Aslı’larımız var. Öyle böyle değil, görülmeyen yüzlerine rağmen karasevdaya düşülen aşklar bunlar.
Özellikle aşkların, ilişkilerin, birlikteliklerin fotoğraf ve videolarla paylaşıldığı bir dünya sosyal medya.
Terkedilen sevgililere nispetlerin yapıldığı en mükemmel ortam. Düşünsenize; Bir gün önce terk ettiğiniz sizi çok seven insanı sosyal medyadan edindiğiniz ama yüzünü görmediğiniz birisiyle kıskandırıyor, çatlatıyorsunuz.
Gelelim asıl konumuza. Sosyal medyada bunlar olurken, olmakta olan fakat farkında olmadığımız başka bir şey daha varmış aslında. Nazar.
“- Malkara – Keşan, hoppala paşam!” dediğinizi duyar gibiyim. Bilhassa yıldızı düşük insanlar için sosyal medya tam bir tuzakmış. Sürpriz hastalıklar, sürpriz ölümler dünyasıymış aynı zamanda.
“- Nazarın sosyal medya üzerinden vurduğu insanların ani hastalıkları ve ölümleri karşısında şaşkınız.” diyor bir hekim arkadaşım ve ekliyor
“- Sosyal medyayı kullanın ancak cafcaflı fotoğraflarınızı yayınlamayın. O fotoğraf ve videolarınız; bakan ve izleyenler cephesinde yoğun bir kıskançlığa neden olup size nazar olarak geri dönebiliyor. Hiç beklemediğiniz bir anda şok bir kriz ve ardından ölüm hasıl olabiliyor”
En son Fikri Akül’ü kaybettik. Sosyal medyada herkesçe tanınan genç bir kardeşimizdi. Florya’lıydı ve semtin en beyefendi isimlerindendi. Yalova’da yaşıyordu, evlilik hazırlığındaydı. Sonbaharda dünya evine girecek sevdiği insanla hayatını birleştirecekti.
Özellikle Instagram ve Facebook’ta özel hayatına dair birbirinden güzel ve renkli fotoğraflar paylaşırdı. Paylaştığı aslında fotoğraflardan çok mutluluğuydu. Ama kem gözlerin etki edemeyeceği insan hayatı yok. Bu kez hedeflerinde ki Fikri’ydi ve nazarları Akül’ü hayatından etti.
Nurlarda yat Fikri Akül. Mekanın cennet olsun. Nazarın vurduğu bir tek sen değilsin. Senden önce de ölenler oldu senden sonrada ölecekler olacak. Sosyal medya ile öyle bütünleştik ki, bundan sonra ölümlerimizin bile altında imzası olacak