Kimbilir kaçıncı şehirdeyim? Gittiğim, kaldığım, yaşadığım. Kimleri görmedi ki şu gözlerim, kimleri dinlemedi ki kulaklarım. Arada bir de olsa kimlere dokunmadı ki ellerim? Yaşamaktı bunun adı, eğer yaşamaksa tabi.
Kaç bininci sabahtan bir kez daha merhaba sizlere. Yine erkenciyim, yine güneş benden sonra doğuyor bulunduğum şehirde.
Bomboş yollar ve tek tük geçen araçlar. Güneş ilk ışınlarını göndermeye başladı. Bulunduğum yerin karşısındaki binaların camlarını zorluyor odalara girmek için. Bir çok insan isyanlarda. Tatlı uykularının arasında gözlerinin karanlığından içeriye sızmaya çalışıyor ışınlar.
Yüzler saklanıyor, kıçlar dönüyor ışınların geldiği pencerelere. Bu saatler güneşin taciz, insanınsa güneşin tacizine isyan ettiği saatler.
Bir çoğu haklı. Eğer koyu bir perde yok ise yatılan odalarda. Tülün inisiyatifine kalmışsa uyunulan odalar, güneş bir saldırıyor bir saldırıyor ki sormayın. Haklılar isyan etmekte.
Bir de güneşe hasret evler var bu ülkede. Hiçbir koşulda ışınlarının girmediği. Genelde yoksul evleri onlar. Gündüzde olsa karanlıktır, düzenli ödeniyorsa faturası elektrikle, yok eğer ödenmemiş cereyanı kesilmişse mum ışığında aydınlanan.
Orta direk gerçeğinin ortadan kalktığı, meydanın zengin ile fakire kaldığı bir ülke burası. Fakirlikle zenginlik arasında bir yer artık yok. Ya fakirsindir açlıktan geberen, ya zenginsindir tokluktan patlayan.
Mesleğimizin gereği halkın içindeyiz. Zenginle de fakirle de eşit şartlarda görüşüyor, konuşuyoruz.
Fakiri dinlemeye gerek yok hali ortada zaten. Peki ya zengine ne demeli? Öyle muzdarip ki ülkenin gidişatından.
Öyle şeyler anlatıyor ki zengin kişi, fakiri bırakıp da zengine acıyası geliyor insanın. Çaktırmayın, onların da haklı oldukları o kadar çok şey var ki. Hiçbir şey dışarıdan görüldüğü gibi değil bu ülkede.
Zengin dendiğinde aklımıza ilk gelen paralı kişiler olur ya.
Hayır son 5 yılda onlar artık zengin borçlara sahip kişiler. Yani paraya belki de fakirden daha çok ihtiyacı olan kişiler. Bankaları geçmişler, aralarında tefecilere borçlananlar var. Ve o zenginler ki hesap olarak bakıldığında fakirden daha sefiller.
Bir çoğu elinde silahla yaşıyor. Umutlarının tamamen tükendiği yerde kafalarına sıkacak koşulların oluşmasını bekliyor. Arada bir olmuyor da değil hani. Arabasının içinde tabancayla intihar eden o insanların bir çoğu ünsüz ama adı zengin olan kişiler.
Soruşturanlar zabıtlara olayı ne olarak geçiyor onu bilemem fakat basına yaptıkları açıklamada ‘Sıradan bir kişinin sıradan intiharı’ dediklerine biz de şahit oluyoruz.
Borçları yüzünden intihar eden o zenginin belki bir Koç, bir Sabancı gibi şöhreti yok ancak bu ülkenin insanına ekmek vermiş ve vermekte olan insandır sonuçta.
Günümüzün koşulsuzlukları artık sadece fakirin değil, zengininde sorunu bu ülkede. Fakir, borç batağında ki zenginin emeği karşılığında kendisine verdiği ücretle bir şekilde çarkını döndürüyor, peki ya bankalara tefecilere borçlanmış binlerce zenginin döndürecek bir çarkının kalmadığından haberdar mı bu ülke?
Gelmekte olan daha beter günlerde, bugünkünden daha güçlü olmamız dileği ile, Mutlu bayramlar…