Temennimiz, İstanbul’u perişan eden, insanları maddi ve manevi büyük zarara uğratan o şiddetli sağanağın tekrar etmemesidir.

Tabi ki Allah’ın bileceği iştir.

Fakat temennimiz bu yöndedir.

Çünkü, İstanbul’da bir daha aynı manzaraların yaşanmasını istemiyoruz.

‘Yaşanacağını nereden biliyorsun?” diye sorarsanız, buna aşağıdaki soruyla cevap veririm:

Bu çarpık kentleşmeyle, bu yetersiz alt yapıyla karşılaşmaması mümkün mü?

Uzun lafın kısası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile tüm ilçe belediyeleri, kolları sıvamalı bu konuda üzerlerine düşeni yapmaya başlamalıdır.

En kısa sürede...

Yoksa her sağanaktı vay halimize…

Yağdır mevlam su’ şarkısını, ‘yağdırma mevlam su’ olarak değiştirip, söylemek zorunda kalırız.

Oysa yağmur berekettir.

Barajları doldurur, susuzluk tehlikesini yok eder.

Ayrıca da kentlerin caddelerini, sokaklarını temizler.

Tabi ki normalinde…

Ama İstanbul’un durumu normal değil…

Öyle olunca da faydadan çok zarar veriyor, yaşamı felce uğratıyor.

Hem de birkaç saat içerisinde.

Betonlaşmadan ötürü, su girecek toprak, akıp gidecek altyapı bulamıyor.

Mesele, bundan ibaret!