Her gün cep telefonuma gelen Casino mesajları artık illallah ettirdi. Her gün bilmem ne casinodan davet, ‘Casinomuza buyrun’ diye..
Ve hepsi de İstanbul ikametli…
İstanbul’da yeraltında faaliyet gösteren kumarhaneler neredeyse haftanın bir iki günü basılıyor. Basılıyor da ne oluyor?
Ne oynatanlar bıkıyor, ne de oynayanlar…
Polis kumarhaneleri basıyor, oynayanları topluyor. Kadınlı-erkekli müşteriler, yüz küsur lira para cezasıyla serbest bırakılıyor.
Ortada suçtan geçtik, kabahat bile yok.
Bu arada, kimse polisi düşünmüyor.
Devletin resmi görevlilerine, köşe kapmaca oynatıyor kumarhaneciler!..
Türkiye ‘yasak’larla uğraşıyor.
Ortaya çıkan her sorunda öncelikle ‘yasak’ düşünülmesi, ülkemizin birçok konuda geriye gitmesinin nedenlerinin başında geliyor. Hollanda'da belediyeler uyuşturucu bağımlılarına belli ölçülerde parasız servis yapar. Böylece uyuşturucu parası için suç işleyecekler engellenir.
Kumarhaneler turizmin tamamlayıcı parçasıdır. Yanlış hatırlamıyorsam, Tansu Çiller döneminde yasaklandılar.
Yasak getirilince ne oldu?
Bir olay yasal çerçeveden çıkarılarak yasaklanırsa hızla gizli örgütlenme başlar ve "yeraltına" kayar.
Kumarhaneler de öyle oldu?
Bu gün sanırım onlarca, belki de yüzlerce kumarhane gizliden gizliye çalışıyor. Belirlenenler basılıyor, belirlenemeyenler paçayı sıyırıyor. Bodrumlarda, gizli odalarda, bilmem nerenin güzelleştirme derneğinde, falanca yerde, filanca yerde…
Kumarhanelerin yasaklanmasıyla ortaya çıkan vergi kaybı da ayrı bir konudur. Kaçak kumarhanelerden devlet bugün bir kuruş vergi alamıyor.
Kumarhaneler, Türkiye’de yeniden yasal çerçeveye alınırsa bakın neler oluyor!..
Geleneksel kumarhane baskınları biter,
Polis, birkaç saat sonra serbest kalacak insanları toplamak zorunda kalmaz.
Maliye buralardan önemli ölçüde para toplar,
Kumar oynamak isteyen uçaklar dolusu Türk vatandaşı, her gün Kıbrıs, Batum veya Bulgaristan’a gitmekten kurtulur,
Ve de en önemlisi, İsrail’in de aralarında yer aldığı birçok ülkenin kumar tutkunu zenginleri, milyonlarca dolarları Kıbrıs’ta, Batum’da değil, Türkiye’de bırakır…
‘Yasallığın’ her zaman ‘yasakçılık’tan daha yararlı olduğunu artık herkesin bilmesi lazımdır.
*****
Evet; Yazımızı güzel bir anekdotla bitirelim;
Profesör, konferans vermek için salona girmiş. Salonun ön sırasında oturan tek kişi dışında boşmuş… Konuşup konuşmama konusunda kararsızlığa düşen profesör sonunda salondaki tek kişiye sormuş;
“Buradaki tek kişi sensin, sana göre konuşmalı mıyım yoksa konuşmamalı mıyım?”
Karşısındaki tek kişi cevap verir;
“Hocam ben bir seyisim anlamam. Fakat ahıra gittiğimde tek bir atım da olsa onu yine de beslerim”…
Bu sözlere hak veren profesör başlamış konuşmaya…
2 saatlik bir konferansın sonunda seyise dönen profesör, “Konuşmamı nasıl buldun?” diye sormuş; Seyis de cevap vermiş;
“Hocam size daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Ahıra gittiğimde tek bir atım dahi olsa yine de onu beslerdim ama elimdeki tüm yemi de ona verip çatlatmazdım.”