Türk toplumu olarak neredeyse her gün büyük bir acı yaşıyoruz.
Yine gözyaşı ve yine keder… Filinta gibi 36 gencimiz…
Suriye bataklığında haince bombalanarak katlediliyor.
Ocaklara yine ateş düştü.
Analar babalar evlat acısıyla gözyaşı döküyor.
Her şehit cenazesinin arkasından aynı beylik laflar…
“Kanları yerde Kalmayacak” gibi sözler ve ağıtlar…
Bitsin artık bu bela.
Dünyanın en büyük ve en disiplinli ordusuna sahip Türkiye Cumhuriyeti’ne saldıran neseb-i gayri sahih diktatöre ve onun yandaşlarına gününü göstermenin zamanı gelmedi mi?..
Devleti yönettiğini söyleyenlere sesleniyorum.
Yeter artık.!
Bu soysuzlara hak ettiği cevap derhal verilmelidir.
Gözü yaşlı anaların ahı, yüreklerimizde onarılmaz yaralar açıyor.
Bu iklimde hiç bu kadar Türk kanı dökülmedi….
Akan kandan beslenen, akan kana bakarak el ovuşturanlardan kim hesap soracak.?
ABD ve Rusya’nın hedefindeki devlet Suriye değil, Türk devletidir.
O nedenle, iktidarı ve muhalefetiyle tüm politikacılar, tek vücut ve yumruk olmalıdır.
İNSAN İNSANA GÜLER...
50 yıldır gücüm yettiğince ülkemin selametini hedeflemiş biri olarak kendimce uygun bulduğum görüşleri, yaklaşımları, analizleri okurlarla paylaşmaya çalışıyorum.
Bir işe yarıyor veya yaramıyor, takdir okurlarımındır.
Yazmadığım veya yazdırılmadığım zamanlar ekmek yememiş, su içmemiş gibi olurum. Dahası, siz yemediğiniz, içmediğiniz zaman tanıdıklarınızın da aç ve susuz kaldıklarını düşünür ayrıca üzülürsünüz.
Açlığınızı, susuzluğunuzu gideren, size yaşama sevincini tattıran şeyin adı paylaşmaktır...
Ülkenizin namuslu siyasetçileri, bilim emekçileri, yazarları, çizerleri günümüzün güzelleşmesi için, yaşanası yarınları için saptadıkları sorunları ve çözüm önerilerini bıkmadan, korkmadan, yılmadan sunacaklar ama siz bunları okumayacaksınız, başkalarıyla paylaşmayacaksınız, yaymayacaksınız, sonra da ülkenin gidişatını değerlendirmeniz gerektiğinde memnuniyetsizliğini ifadeden öteye gitmeyeceksiniz.
Gülerler insana. İnsan insana güler.
Bana gülmesinler, bu utancı yaşamayayım diye yazıyorum.
Farkında olduğum tehlikenin altında boğulmamak için, elimi taşın altına sokmanın bir gereği olarak yazıyorum ben de.
Yazıya uygun düşürdüğüm bir fıkra, bir anı, haber ve yazılara eşlik ederken sadece tehlikenin farkında olmakla yetinmeyip sorumlu bir yurttaş olmanın da hazzını yaşıyorum.
Güzelim ülkemde ne oluyor, ne bitiyor. Kim neyi nasıl görüyor, halkın dostları kimler, düşmanları kimlerdir sorularına gerçekçi yanıtlar bulunmasına hep birlikte omuz verelim. Yeter ki günümüz, geleceğimiz aydınlık olsun.
Çünkü yılgınlığa düşmüş yığınları istedikleri gibi biçimlendirme hayallerini boşa çıkarmanın yolu vardır. Yılgınlığa düşmeyerek, zıvanadan da çıkmayarak hukuk içinde kalarak ve elbette safları sıklaştırarak bu büyük tehlikeyi bertaraf edebiliriz.