İnsanoğlunun yaşamındaki en güçsüz, en yardıma muhtaç ve birilerine en bağımlı olduğu yaşları bebeklik yıllarıdır.
Bir de Türkiye’de emekli olduktan sonraki yılları.
Bu, ne yazık ki ülkemize özgü bir durumdur.
49 yıllık gazetecilik hayatımda hep yazdık çizdik.
Ama bunca yıldır değişen hiçbir şey yok!
Emekli olup da hayatından memnun olan kaç emekli tanıyorsunuz bana söyler misiniz? Gelecek mutlu günlerin hayalini kurarlarken yaşadıkları düş kırıklığının derin izlerini hüzünlü bakışlarında ve suratlarında açıkça görebilirsiniz.
Peki, bir dakika olsun dertlerini anlatabildiler mi sizce?
Yüzde doksanı yiyecek iki lokma ekmeği zor bulduğunu, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıklarını öfkeli ve üzgün anlatacaklardır.
Konuşurlarken gözlerine bakın, onlardaki umutsuzluğu ve yılgınlığı, hayattan bezmişliği, uğradığı hüsranı ve düş kırıklığını göreceksiniz.
Yıllar ve yıllar boyu güç şartlara katlanarak çalışıp didinenler, bir gün emekli olunca sevdiği şeylerle uğraşarak geçireceği sessiz sakin günlerin hayalini kurar durur. Ancak öylesine bir düş kırıklığı yaşarlar ki, kelimeler yetmez.
İşte, rahat ve sorunsuz günlerin geleceği heyecanıyla gün sayarken karşılaşacağı sefaleti, çekeceği geçim sıkıntılarını aklının köşesinden bile geçirmeyen emekli adayı bütün günlerinin mutlu geçeceğini sanır.
Ama heyhat ki heyhat…
Hangi birini sayayım ki; Emeklilerden sağlık hizmetleri için katkı payı alınmaması, İntibak Yasasıyla ilgili mağduriyetlerinin giderilmesi, yaşa takılarak emekli olamayanların sorununun çözülmesi, sendikal haklarının verilmesi ve taşeron olarak çalışırken işsiz kalan emeklilerin işsiz kalmaması için düzenleme yapılması.
Tüm bunlar hayata geçirilmeden emekliye rahat huzur yoktur.
Emekli aylıklarında hesaplama yöntemlerinde yapılan değişiklikler sürekli emeklilerin aleyhine düzenlemeler getiriyor. Yani kamu ve özel ayrımı olmaksızın emeklilerin "muayene ücreti", "ilaç katkı payı" ve "ilave ücret" adları altında sağlık hizmetlerinden kesinti yapılmaması, ücret ve katkı payı alınmaması gerekiyor.
Hele ki yaş koşulu nedeniyle emekliliği hak ettiği hâlde emekli olamayanlar ciddi anlamda mağdurdur. Emekliliği hak edenler için yapılabilecek bir düzenlemeyle bu mağduriyet giderilebilir. Emeklilikte yaşa takılanlar emekli olmalıdır.
ATM önünde maaş kuyruklarında beklerken konuştuğum emeklilerin neredeyse tamamı emekli olmanın yoksulluk ve açlıkla eş değerde olduğunu ancak emekli olduktan sonra anladıklarını söylüyor.
Çaresizce şartlara boyun eğer ve bir de bakar ki, yoksulluk ve açlık kervanına kendi de katılmış sürüklenip gidiyor.
Eğer emekli maaşına takviye ek geliri yoksa süründüğünün resmidir.
On yıllar boyu devlete ödediği vergi ve sigorta primlerinin karşılığında kendisine verilen tam anlamıyla sefalet maaşına talim eder.
Böylece ömrünün geri kalanını mutlu geçireceğini düşünürken büyük bir düş kırıklığıyla yaşama küser, kurduğu hayallerin parça parça olduğunu görünce suskun ve üzgün hüsrana sürüklenirler…