Şunun şurasında Mübarek Kurban Bayramı’na fazla zaman kalmadı.
O nedenle milyonlarca emekli yine heyecanla gün saymaya başladı.
Çünkü emekliler, ilk kez bir Ramazan Bayramı’nda olduğu gibi, ilk kez bir Kurban Bayramı’nda da ikramiye alacaklar.
Yani, geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nı olduğu gibi, önümüzdeki Kurban Bayramı’na da mutluluk içinde girecekler.
Bu mutluluk, yıllarca her bayramı buruk geçiren fedakar ve cefakar emeklilerimizin tartışılamaz hakkıdır.
Medyaya yansıyan haberlere bakılırsa, 1000’er lira tutarındaki ikramiyeler, büyük olasılıkla SSK ve Bağ-kur emeklileri 16 Ağustos’ta Emekli Sandığı emeklileri ise 17 Ağustos’ta ikramiyelerini alacaklar.
Hayli uzun sürecek Kurban Bayramı tatilinden bir hafta önce ödenecek.
Uzun sürecek dememizin nedeni, bayram tatilinin 9 gün olmasından kaynaklanıyor.
Evet, önümüzdeki bayramda 9 günlük tatil var.
Emeklilerimiz de bayrama ve bu uzun tatiline ceplerinde 1000’er liralık ikramiye ile girecek.
Bu para, hali vakti yerinde olan birçok insan için önemli olmayabilir ama emeklilerimiz için hiç de öyle değil…
Zaten ölmek ile kalmak arasında gelip gidiyorlar…
Aldıkları 3-5 kuruşluk emekli maaşları ile kıt kanaat geçiniyor, eti kasapta elbiseyi vitrinde seyrediyorlar.
AK Partili politikacıların, ülkemizde bir ilki gerçekleştirerek geçtiğimiz Ramazan Bayramı öncesi uygulamaya koydukları emekliye bayram ikramiyesi gerçekten de çok hayırlı bir icraat oldu.
Dediğimiz gibi, torunlarının cebine bayram harçlığı koyamamanın üzüntüsünü geride bırakan emekliler, yine bayram için heyecanla gün saymaya başladı.
Yazımı, bir Nasrettin Hoca fıkrasıyla bitirmek istiyorum. Teşbihte hata olmaz derler, emeklilerimizden peşinen özür diliyorum.
Nasrettin Hocanın bir eşeği varmış. Her gün yemini yer, Hocanın işine bakarmış. Hoca bir gün demiş ki; “Yahu ben bu eşeğin yeminden biraz kısıntı yapsam, ne olur? Hemen düşüncesini uygulamaya koymuş. Eşeğin yemini yarı yarıya azaltmış. Bakmış eşekte bir değişiklik yok, hizmete aynen devam ediyor. Aradan bir zaman daha geçmiş, eşeğin yemini biraz daha azaltmış. Bakmış yine bir değişiklik yok, eşeğin hizmetinden memnun bir halde yemini biraz daha kesmiş. Eşek yine üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmiş. En sonunda Hoca dayanamamış, “Ben bu eşeğe hiç yem vermesem ne olur ki ?” demiş ve yemi tamamen kesmiş. Eşek yine can havliyle zar-zor üzerine düşeni yapmaya devam etmiş. Ama bir gün Hoca, ahıra bir bakmış ki, eşek nalları dikmiş yatıyor. Hoca biraz üzgün biraz kızgın eşeğin başına dikilmiş“ yahu demiş ölecek ne vardı ki, tam da alışmıştın” demiş.
Açlığa alışık olan gariban emeklim bir süre sonra da dört kolluyla “Er kişi niyetine, nasıl tanırdınız garibimi…”