Bugün nereden aklıma geldiyse,
özledim eski İstanbul'u....
Ataköy'den, Florya’dan, Yeşilköy'den denize girdiğim çocukluk günlerimi, sokak aralarında çıngırakla yoğurt satan yoğurtçumuzu, eski kıyafetlere karşılık, tabak çanak satan eskicimizi, Karaköy'den Kadıköy'e vapurla geçerken sepet içinde lahmacun satan beyaz önlüklü amcanın lahmacunlarının tadını, pamuk şekeri, çıtır çıtır mis kokulu simit ile bir bardak çay içip gazetede karnımızı doyurduğumuz gençlik yıllarımı, komşulukları, annemin misafir kabul günlerini, tayyörlü döpiyesli hanımları, takım elbiseli beyleri, eli yüzü temiz saygılı çocukları özledim, çok özledim… Nostaljik günler işte....
Eskiden aile denen bir kavramımız vardı…
Hepimizin de bildiği gibi bu kavram toplumun çekirdeği idi.
Ancak bu kavram şu sıralar maalesef kıvrım kıvrım kavurmaya dönüştü..
Nedeni ise medya yoluyla yapılan sulandırılmış yayınlar…
Türk aile kavramı bu vıcık vıcık yayınlara rağmen hala bölünüp parçalanmıyor ise bu o Türk aile yapısının örf ve adetlerinin sağlamlığı nedeniyledir.
Gençlerin aile birliği inançlarını yerle bir eden,
Süfli yaşantılarını meşrulaştırmak isteyen,
Ayda üç beş erkek değiştirmelerini medyanın bile normal gösterdiği namlı fahişelerimiz her dakika televizyon ekranlarında cirit atıyor ve bu yayınlar reyting yapıp piyasa görüyorsa,
Dünyanın her yerinde yaptıkları iş fahişelik olarak tescil edilmesi gerekirken, medyanın beyaz ‘Matik’i ile yıkanıp normal bir hayat tarzı imiş gibi vatandaşa sunuluyorsa, tehlike kapımızda demektir.
Bir günde boşanıp, 3 günde başka bir sevgili buldu diye her akşam magazin programlarına çıkan ünlü manken ve artizlerimize bakın!..
Kimi dindarların çok sayıda imam nikahlı eşinin olması, sıkılınca kolayca boş ol diyerek boşaması ve imamların nikah kıyarken başka nikah olup olmadığını hiç dikkate almamasına bakın!..
Hele eskiye bir özlem var ki, Allah esirgesin.
Her cadde başında erkekten dönmeler fing atıyor…
Bu kişiler toplum yapısının bozulması nedeniyle Sultan Abdülhamit’e rapor veren Cevdet Paşa’nın ”Sultanım, artık erkekler Frenkler gibi kadınlara meylediyor, erkekliğe meyletmedikleri için ahlak bozuluyor” dediğini hiç düşünmezler mi?
Ayrıca aile yapısının bozulmasında tüketim çılgınlığı ve bu çılgınlığı karşılamaktan çok uzak olan gelir seviyesi de işin tuzu biberi oluyor.
Her evde kavga var artık.
Huzur olmayan evlerde büyüyen çocuklar daha genç yaşta ruhsal hastalıklara müptela oluyorlar...
100 lira için cinayet işleyenlerin,
Güpe gündüz ev ve bürolara girip soygun ve tecavüz yapanların,
Cadde ortasında kap-kaç yaparak cinayet işleyenlerin,
Sizce ruhsal dengeleri yerinde mi?..
Kolaycılık, beleşçilik, hortumculuk, züppelik, saygısızlık, ırza göz koyma, hırsızlık ve de soygunculuk içimize yerleşmiş.
İşte güzel yurdum, Türkiyem bugün bu durumlara sürüklenmiş…
Gününü gün eden siyasetçilerimiz,
Haddini bilmeyen bir medyamız,
Hakkını aramaktan yoksun bir halk topluluğu,
Ve… Sorumsuz bir bürokrasi…
Hepsi iyi ile kötü arasında bocalayıp duruyor…
Bu gidiş hayra alamet değildir.