Bir şeyler olacak yarın,
Duruşundan belli kırdaki atların,
Bulutların koşuşundan belli
Kazışından köstebeklerin toprağı
Karıncaların telâşından belli
Bir şeyler olacak yarın
Belki bir tomurcuk
Belki bir ağacın düşen yaprağı
Belki de bir çocuk
Pek o kadar göremesek de uzağı
Kuşların uçuşundan belli
Bir şeyler olacak yarın
Öbür günden önemsiz
Yarından önemli
Yukarıdaki bu satırlar, rahmetli Bülent Ecevit’in yazdığı ‘Bir şeyler olacak yarın’ adlı şiirinden alıntıdır. Bilmem bugün aklıma geldi ve rahmetliyi bu yazımla andım..
İlkeli, dengeli ve sözü daima ciddiye alınan bir liderdi. Rahmetli Bülent Ecevit’in lakabının ‘Karaoğlan’ olduğunu hepimiz biliriz. Peki, bu Karaoğlan lakabının nereden geldiğini biliyor musunuz?
Eskiler bilir ama biz yine de anlatalım; Bülent Ecevit 1973 genel seçim kampanyasında Kars’ta bulunurken Şehzade Şahin isimli yaşlı bir kadın konuşma alanına gelerek “Karaoğlan nerede, Karaoğlan’ı görmek istiyorum.” dedi.
Karaoğlan lakabı önce CHP’liler ardından basın mensupları tarafından benimsendi. Parti propagandalarında “Umudumuz Karaoğlan” sloganı olarak söylenmeye başlandı.
Koyu bir Atatürkçü. Aynı zamanda da dindar… Laiklik konusunda da ödün vermez bir tavrı vardır.
Merve Kavakçı'nın türbanla Meclis'e geldiği gün kürsüde "Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz" diye kükreyişi hâlâ kulaklarımızda çınlamaktadır.
Rahmetliyi Can Dündar şöyle anlatıyordu;
“Ecevit, iki laftan birinin arasına Atatürk'ü sıkıştıran ‘Gardırop Atatürkçüleri’nden değildir.
Özellikle din ve laiklik konusundaki yaklaşımı, son derece özgündür.
Robert Kolej'de unvanı ‘Hacı’ydı.
Allah'ı konu alan "Robot" şiirini daha 15 yaşındayken yazmıştı.
Kaynağını Hint felsefesinden alan bir inanç yapılanmasının etkisindeydi; ama bu inancı ustaca kendine saklarken inançlı insanları her daim kollamaya özen gösterdi.
1960'larda yazdığı "Atatürk ve Devrimcilik" kitabında şapka devriminin köylüye ekonomik ve sosyal bakımdan bir şey kazandırmadığını belirtmişti.
1973'te, "Bir halk, sosyal adalet getirecek düşüncelere açıksa beş vakit namaz kılsa da, oruç tutsa, dinine, törelerine bağlı olsa da ilericidir" diye yazmıştı.
Dinin siyasete alet edilmesi konusundaki aşırı hassasiyetine rağmen siyasi hayatı boyunca dindarların dışlanmaması, dine bağlı kesimlerin kazanılması gerektiğini ısrarla savundu.” Yazımızın başında olduğu gibi sonunda da rahmetli Bülent Ecevit’i 50 yıl önce yazdığı bir şiiriyle anıyoruz;
'Uyuyabilmek vardı vaktinde rahat...'
Güneş artık batmaya yüz tutmuştu, ama hiçbirimizin canı "medeniyete dönmek" istemiyordu. Zar zor kalktık.
Yeni yaşamlarında yine göl kıyısında buluşmak üzere vedalaştık.
Nur içinde yat, Karaoğlan…