Bugün 24 Temmuz Basın Bayramı…
Yani biz gazetecilerin bayramı…
Meslekle ilgili ve günün önemine dair bir iki kelam edelim..
Bir gazeteci bence şu vasıflara haiz olmalıdır.
Gazetecilerin görevi, sefalet manzarası çizmek değil, işin yanlışından hareketle doğrusuna yaklaşmaktır.
Gazeteciler, dikkatsizlikten kaynaklanan hatalardan kaçınmak için de çaba göstermelidirler.
Ülkemizde gazeteciliğin doğru dürüst yapılmayışı, hepimizin hayatında birçok şeye mal olur. Bu nedenle gazeteci, okurlarının hayallerini yıkmamaya çalışarak bu işi adam gibi yapmalıdır.
İyi bir gazeteci, ülkenin sorunlarını bilen bir gazetecidir.
İyi bir gazeteci, halk kesimini çok iyi tanıyan gazetecidir.
İyi bir gazeteci, vatandaşla iç içe olan gazetecidir.
İyi bir gazeteci aktif, çalışkan, gözü pek, her zaman doğruları yazmaktan ve söylemekten çekinmeyen laiklik yanlısı ve Cumhuriyetçi olan gazetecidir.
Çünkü gazetecilik şerefli bir meslektir.
Bu mesleğe layık olalım.
KİMİ KİME ŞİKAYET EDECEĞİZ!
Ülkede haksızlıklar birbirini kovalıyor yıllardır. Hem de her alanda.
Ve biz gazeteciler de yıllardır bu haksızlıkları her türlü haksızlığa uğramamıza rağmen yazar dururuz.
Ama kimi kime şikayet edeceğimizi bilmeden.
Bir söz vardır; Hükümdar, bir köylüden bir yumurta alırsa, adamları köylünün bütün tavuklarını zorla elinden alırlar.
Yani anlayacağınız balık baştan kokuyor.
Ama Nasrettin Hoca, balık taze mi, bayat mı diye balığı kıçından koklarken etraftan izleyenler gülmüşler, hocayı uyarmışlar;
- Hoca, hoca, balık baştan kokar demişler.
Hoca, yanıtı yapıştırıvermiş, burnunun direği sızlarken:
“Ben de biliyorum balığın baştan koktuğunu ama her yere yayılmış mı diye kokluyorum” demiş.
BAŞA GELEN
Denetçi, hayvanat bahçesini denetlemek için ziyarete gitmişti. Çeşitli hayvanların bulunduğu kafeslerin parmaklıkla ayrılmış yerlerin önünden geçerken bir köşede düşünceli duran bekçiyle karşılaştı. Onun bu üzgün halini merak ederek sordu:
“Neden bu kadar üzgün görünüyorsun, bir şeye mi canın sıkıldı?”
Bekçi:
“Evet” dedi. “En büyük filimiz öldü de...”
Denetçi tekrar sordu:
“Onu çok mu seviyordun?”
Bahçe bekçisi:
“Yooo, ondan değil, filin gömülmesi işini bana verdiler de...”
Sadi şöyle demiş:
“Bencil insan, kendisinden başkasını görmez. Çünkü gözlerinin önünde gurur perdesi vardır. Eğer ona gerçeği görecek bir göz bağışlasalardı, hiç kimseyi kendinden küçük görmezdi.”
Şöyle bir etrafınıza bakın. Sadi'nin tarifine kimler uyuyor.
Bu saatten sonra öylelerine on tane bile göz bağışlansa ne olur. Göz geriyi görmez. Geriyi görecek olan vicdandır.