31 Mart yerel seçimleri yaklaştıkça ülkede tansiyon iyicene tavan yaptı…
Türkiye’deki siyasetçilerde bir kavgadır, gidiyor…
Kavga ile kalkıyor kavga ile oturuyoruz
Ama herkes kavga ediyor…
Alakası bile olmayan iktidarın bakanları bile bu kavgaya girişmiş, seçilmiş olmamalarına rağmen, siyasetçi olmamalarına rağmen, makamlarının görevlerini yapmamalarına rağmen…
Seçimler yaklaştıkça iktidarın başının tansiyonu iyicene döndü, ağzından çıkan pervasız sözlerin haddi hesabı yok…
Önüne geleni tehdit ediyor…
Ona göre ülkenin yarısı terörist…
Kim neyi paylaşamıyor anlayamadım?
Hepimiz bu ülkenin havasını soluyor, ekmeğini yiyor, suyunu içiyoruz…
Ama hep kavga ediyoruz.
Neden?
Bir muhtar, bir meclis üyesi veya bir belediye başkanı için mi bu kadar zerzevatçılık…
Bir Allahın kulu da çıkıp nedenini izah edemiyor…
Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz. Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Alevisi ve Arapı…
Hepimiz bir bayrak altında yaşıyoruz...
Ama durmadan kavga ediyoruz…
Peki, bu ülkede neyi paylaşamıyoruz, acaba?
Hiç kendi kendinize sordunuz mu?
Konuşmayı, anlaşmayı veya paylaşmayı mı bilmiyoruz?..
Acaba bizlerin kültürü mü noksan yoksa ahlakı mı?
Yoksa biz çağdaş değil miyiz?
65 yıllık bendeniz bile şaştı kaldı bu işe!
Önceki gün Ankara Belediye başkan adayı Mansur Yavaş için ve İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener için hemi de kadınlar gününde, bulunulan makama yakışmayan pervasızca sözler…
Hem de tehditkar bir kavga…
Ama bizim genimizde var hep kavga ediyoruz…
Evde kavga ediyoruz,
İşte kavga ediyoruz,
Sokakta kavga ediyoruz,
Maçta kavga ediyoruz,
Esnaf birbiriyle kavgalı,
Hele Meclis’te kavgasız gün geçmiyor.
İçimiz dışımız kavga olmuş.
Neredeyse selam verenle bile kavga edeceğiz…
Kuzum, Allah aşkına söyler misiniz, neyi paylaşamıyoruz da kavga ediyoruz?
Komşu ülkelerde yaşanan onca gerilimin, onca çatışmanın ortasındaki Türkiye’nin bugün neye ihtiyacı var?
Birliğe, bütünlüğe ve sevgi, saygıya…
Hem de her zamankinden fazla…
O nedenle, politikacılar gerginlik yaratacak veya yaşanan gerginlikleri daha da artıracak tavır ve söylemlerden kaçınmaya özen göstermelidir.
Çünkü Türkiye’de yaşayan insanlar artık huzur istiyor.
Dileriz, Türkiye artık kavganın değil, huzurun hüküm sürdüğü bir ülke haline gelir.
Evet değerli okurlarım…
Bugünkü kavgamızı güzel ama bir o kadar da anlamlı bir fıkrayla noktalayalım…
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
N’APİYİM BU BENİM DOĞAMDA VAR Günlerden bir gün kurbağa ile akrep bir nehir kenarında karşılaşırlar. Akrep kurbağaya döner, “Beni sırtına alıp karşıya geçirir misin?” der. Kurbağa biraz şaşkın, biraz korku dolu “Ama sen akrepsin, sokarsın beni” der. “Olur mu hiç, eğer seni sokarsam, ben de nehre düşüp, boğulurum” diye yanıt verir akrep.
Kurbağa düşünür, hak verir, akrebi sırtına alır ve nehrin karşısına doğru zıplayarak yola koyulur. Tam nehrin ortasında kurbağa boynunda tarifsiz bir acı hisseder, akrep sokmuştur.
İkisi de suya düşer ve ikisinin de ölmek üzere olduklarında, kurbağa akrebe bakar ve “Neden” der.
Akrebin yanıtı kısa olur;
“N’apiyim bu benim doğamda var”...