Çevrecilik insanların içinden gelen bir tercihtir. Ne kadar çevreciyim de desen olmuyor, yapamıyoruz…
Çevre bir toplumun yüzüdür.
Yere tüküren kendi yüzüne, toplumun yüzüne tükürmüştür.!
Şehirli olmanın Arapça’da medenileşmek olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Medeni olmak yani şehirli olmak ne kadar önemli, hep yaşıyor ve görüyoruz.
Aslında başka bir konu hakkında yazmak istedim, ama önceki gün şahit olduğum görüntüler bu yazıyı yazmaya zorladı bugün beni.
Bakırköy’den çıkmış eve gidiyorduk. İncirli’nin çıkışındaki kırmızı ışıkta dururken, bir arabanın şoför taraf camı açıldı, dışarıya eğilen birisi ağzındaki balgamı gürültüyle yola fırlattı.
O da güldü yaptığına, yanında oturan bayan da.!
Yayalar geçiyordu o esnada, orta yaşlı birisi elini burnuna götürdü ve o da burnunda biriken ne varsa boşalttı yere.
İçiniz mi kalkar, onlar adına utanç mı kaplar her yanınızı bilmem ama, dikiz aynasından arkaya bakarken, arkadaki araba da kül tablasını boşaltıyordu yeşil yanmadan acele acele.!
Dört bir tarafımızı sanki çevre düşmanları sarmıştı. Beynimden vurulmuş bir şekilde arabayı zar-zor kullanan mesai arkadaşım ile sadece bakıştık!..
Evini, arabasını temiz tutanların, caddelere ve sokaklara olan bu düşmanlığını anlamakta zorluk çekiyorum.
Aklıma köylülükten kurtulamadıkları ve medeniyetin beşiği İstanbul’da köylü gibi yaşamaya çalıştıkları geliyor.
Başka bir sebep bulamıyorum.
Caddelere, parklara, yollara tüküren, sümküren, her pisliği atmaktan çekinmeyen bu insanların, İstanbul’a verdiği zararı düşünüyorum.
Esnaf bir arkadaş, yanlarındaki kebapçının bacasını yükseltmemesi nedeniyle, dükkanlarının duman altı olduğunu, anlatıyordu.
Şikayet edildiği için, kebapçının, çevre esnafı tarafından tehdit edildiğini anlatıyor ve şehir hayatından şikayet ediyordu.
Aslında hep biliyor, ama kabullenmek istemiyoruz.
Şehir adı verdiklerimiz olsa olsa büyük köylerdir. Neme lazımcı memurlar ve çalışmayan adaletten destek alan her kabadayı kendince racon kesmektedir.
AB’nin metresi olduğumuzu söyleyen İngiliz Guardian gazetesi doğru mu söylüyor yoksa çünkü ahlakımız, kullanılan vücudumuz gibi örseleniyor bu iğreti ve iğrenç yaşamda.
Çevreye zarar veren kim olursa olsun her zaman karşısında olacağımızı bir kez daha yinelerken olayın da takipçisi olacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın…
Sözü çevreden açmışken; kaldırımları işgal eden esnafımızdan da bir iki söz edelim…
Dükkanlarının önünü sergiye çeviren, kamuya ait yol, tretuar, durak ve benzeri yerlere mal koyan, sürekli araç park ederek yayaların geliş-gidiş hareketlerini engelleyenler, iş yeri tanıtım tabelalarını yaya ve araç trafiğini aksatacak şekilde bırakanlar, gerçekten çok çirkin bir görünüm arz eden bu kaldırım işgalleri yaya vatandaşları da canından bezdiriyor.
İstanbul’un 39 ilçe belediye başkanlarına duyurulur. Lütfen vatandaşa kaldırımlarda cambazlık yaptıranlara gereken cezai müeyyideleri uygulayalım…
Uygulayalım ki bir daha yapmasınlar.