~~Aristoteles ”Fakirlik, ihtilâllerin ve suçların anasıdır.” demiştir...
Tarihte ki bütün diktatörler hep yoksul ailelerden gelmişlerdir, çok zengin olmuş ülkelerini ya savaşa sokmuş ya da çok fakirliğe muhtaç etmiş fakat sonunda hep kendileri kaybetmiştir. Yazıma nasıl başlayacağımı bilemedim (kafamın içinde atlı karıncalar dolaşıp duruyor) bari böyle bir giriş yapayım dedim. Fakirlik, yoksulluk, yoksunluk.. Maalesef ülkemizde bir yoksulluk aldı başını gidiyor.
80'li 90'lı yıllarda tabiri caizse bir orta direk kısmı vardı. Yani zengin, orta halli ve fakir. 2000'li yıllarda başladı orta direğin yok oluşu. Zenginler zaten zengindi ya daha da zengin oldu, orta direk eridi yerini kaybetti fakirlikle birleşti.
Bir söz vardır eğer bir ülkeyi uzun yıllar yönetmek istiyorsan dini alet edecek halkı fakirleştireceksin. Öyle uyarladılar ve bu günlere geldik..
Zengin artık çok zengin, fakir artık çok fakir.. Fakirliğin tahrip edemeyeceği erdem yoktur. İnsana her şeyi yaptırır, gözünü karartır, kişiliğini sattırır, düşüncelerini yozlaştırır, esir eder kullaştırır. Suç işleme potansiyelini arttırır. İşte böyle zamanlardayız..
Zenginler para, yoksullar çocuk yapar çünkü zengin parası ile fakir bebesiyle eğleşir. Boşuna mı diyor bizleri yöneten ulemalar "en az üç çocuk yapın" diye.. Fakirler yatakta oynaşırken onlar cüzdanlarımızda ki kalan parayı nasıl iç ederiz diye kafa yorma uğraşındalar...
Son zamanlar da fakir halkın bedava ekmek, yiyecek, giyecek aldığı "askı" uygulayan yerler çoğaldı. Genelde de Ramazan ayında daha çoğalıyor... Aslında bu "askı" da durumu Mussolini'nin İtalya'sın da başlamış bir olaydır. Detaya fazla girmeden kısaca belirteyim, 1. Dünya savaşı sonrasın da Mussolini İtalya'da faşistlerle iş birliği yaparak iktidarı ele geçirdiğinde halk zaten fakir ve yoksundu, parası olan kişiler fakir halka yardımcı olabilmek adına gittikleri lokanta, pastane gibi yerlerde fakir halkın faydalanabilmesi için bu "askı" uygulamasını başlatmış. Şöyle ki; 1974 Yılında yitirdiğimiz ünlü İtalyan sinema yönetmeni ve oyuncusu Vittorio de Sica bir TV röportajında anlatmıştı : İtalya' da Napoli' nin kenar mahallelerinden birinde bir Cafe-Bar da espressolarımızı içiyorduk. İçeri giren müşterilerden biri barmene "due caffee, uno sospeso" (iki kahve biri askıda) dedi, iki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti, barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı. Biraz sonra iki kişi içeri girdi: "due caffee e un sospeso" (iki kahve ve bir askıda) dedi, üç kahve parası verip, iki kahve içip gittiler, barmen gene bir küçük kağıt daha astı tezgahın üstündeki çiviye... Bunun gün boyu böyle sürdüğünü anladım. Derken üstü başı biraz eski, püskü, belli ki fakir biri bardan içeri girdi, barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi ve barmenin hazırladığı kahveyi içip, para ödemeden çıkıp gitti. Barmen de tezgahın üzerine asmış olduğu kağıtlardan bir tanesini aşağı indirdi... Belki biliyorsunuzdur bu uygulama hala İtalya'nın bazı bölgelerinde uygulanıyor. Halkın refahı ve huzurunun ön planda tutulduğu Avusturya'da bir halk özdeyişi "Fakir bir annenin yedi çocuğu beslemesi, yedi çocuğun fakir bir anneyi beslemesinden daha kolaydır.” der.. Kısaca, bir kişiye çok vereceğine adil olarak hepsine paylaştır... "Askı" uygulamalarının olmadığı herkesin kendi kendine yettiği, kimseye muhtaç olmadan huzur ve refah içinde özgürce yaşayacağı bir ülke olmamız dileği ile....