Geçen gün semt pazarına gittim, sebze meyve almak için. Gerçi arada sırada gider bir şey almasam da o sebze ve meyve tezgahlarının arasın da dolaşmak, tezgahlarında ki malları satmak için attıkları sloganlı bağırışları dinlemek, müşterilerin her tezgaha yanaşıp "kilosu kaça" diye sormalarını dinlemek hoşuma gider.
Son gidişimde fiyatlara göz atmış geçmiş haftalarda ki fiyatlarla karşılaştırmalar yapmıştım. Her hafta değişen ve yükselen fiyatlar dikkatimi çekmişti. Bu son gidişimde gördüm ki fiyatlar kanat takmış uçuyor. Bir önceki hafta aldıklarının ancak yarısını alabiliyorsun. Hatta yarısını değil çeyreğini demek daha doğru.
Son gördüğüm fiyatlarla, sebzesini, meyvesini alıp bir fileyi doldurmak için en az 300, 400 lira gerekiyor. Kendi kendime "yuh olsun" demekten kendimi alamadım. Tezgahlar arasında elinde Pazar arabası ile dolaşan yaşlı bir hanım dikkatimi çekti. İzlemeye karar verdim. Aslın da izlemeye gerek yok, pazar yerinde zaten o eski kalabalıklar da yok. Neyse o yaşlı hanım her tezgaha yanaşıp uzaklaşıyor ara da bir de cüzdanına göz atıyor. Anladığım kadarı ile ya cüzdanın da yeterli para yok, ya da olduğu kadarı ile ne alabilirim hesabı yapmakta. Yaşlı hanım sonunda bir tezgaha yanaşıp domates almaya karar verdi ve gördüm ki tezgahta ki domatesler ezik çürük içinde.
Pazarcı seçtirmiyor isteyene kendisi doldurup veriyor. Yaşlı hanım yarım kilo domates istedi pazarcı hemen poşete üç domates atıp teraziye bırakıp kaldırması bir oldu ve buyur abla diyerek yaşlı hanıma uzattı. Yarım kilosu 3 lira olan domatesin parasını cüzdanında ki bozuk paraları sayarak verdi ve Pazar çantasına koydu, tekrar dolaşmaya devam ederken kilosu 0n altı lira olan ıspanaktan 250 gram istedi ve aldı. Sonra 3 kilosu 15 lira olan patatesten 1 kilo, yine 3 kilosu 18 lira olan soğandan da 1 kilo aldı ve pazarda ki savaşı kazanmış mağrur bir vatandaş gibi pazarın çıkışına yöneldi. Ne sebze aldı ne de meyve , tencereyi nasıl kaynatacak bu teyze…
Halkın alım gücü -0'a düşmüş vaziyette, her hafta değil her gün değişen fiyatlar tükenmiş ekonominin tüm çıplaklığı ile görünen yüzü. Üretmeden tüketen bir ülke de daha fazlasını beklemek hayal dünyasında yaşayan Pollyanna'yı bile aratır.
TUİK'in sunduğu fiyatlar pazarları çoktan terk etmiş. Asgari ücret yerlerde, emekli desen kart cambazı olmuş o bankadan çekip öteki banka borcunu kapatıyor. Faizleri düşürüyorlar, kim için? Ne için? Hiç faiz almasan bile ne döviz düşer, ne de fiyatlar düzelmez bu ekonomi ustaa…
İhraç yok ithal çok dışa bağımlı bir ülke olduk. İpini koparmış dövizi durdurmak mümkün değil. Ekonomistim diyen Cumhurbaşkanı, ekonomi fabrikasının kapısına kilit asmış, okyanusun ortasın da dibi delik sandalı ile kürek çekmeye uğraşıyor..
Yol yapmak, köprü yapmak, gökdelen dikmek, saraylar yapmak kurtarmaz bu ülkeyi. Ülkenin can damarı üreticini, köylünün kolunu kanadını kırdınız. Bu durumda uçmak mümkün değil.
Ne demişti Mustafa Kemal ATATÜRK, "Köylü milletin efendisidir"