Şapka düştü kel göründü, anlaşıldı artık bunun kaçarı göçeri yok eller aya biz yine kaldık yaya…
Oturun koltuğunuza bırakın yerli TV kanallarını açın yabancı TV kanallarını izleyin Avrupa'yı, Amerika'yı, Asya'yı, Avustralya'yı. Görün bakın dış güçleri olan ülkeler Korona virüsle nasıl savaşıyor. Yahu adamlar bu felaketten halkını korumak için her türlü yasaklamayı uygulama yoluna gidiyorlar, neredeyse karı koca arasına bile maske ve mesafe yasağı getirecekler.
Bir çok ülke aşılamayı tamamladı gibi ama yine de önlemleri elden bırakmıyor. İhtiyacı olana el uzatıyor gerekli maddi manevi yardımı yapıyor. Kahvehaneler, pastaneler, lokantalar, eğlence yerleri kapalı işçi evinde oturuyor ama hiç biri feryat figan etmiyor geçinemiyoruz, yarınımız ne olacak, vergilerimizi kim ödeyecek diye tasaları yok çünkü yanların da onları güvence altına almış bir devleti var.
Halkın ihtiyacını karşılayacak marketler haricinde çarşılar, pazarlar, AVM'ler kapalı. Herkes kendini koruma kalkanı altına almış. Partiler öyle kongreler falan yapmıyor. Adamlar teknolojiyi kullanıyor. Dönüp kendi ülkeme bakıyorum. İşçisi, memuru, emeklisi, zengini, fakiri, esnafı kan ağlıyor, yarınımız ne olacak, bu işin içinden nasıl çıkacağız korkusu ve kaygısı ile çöken ekonomi enkazının altında can vermemek için uğraşıyor.
Sayın Cumhurbaşkanı bir yandan maske, mesafe, temizlik derken öteki taraftan mesafesiz tıklım tıklım dolu salonlarda AKP kongreleri yapıyor, gençlik kolları üst üste yığılmış insanlar eşliğinde başkanlarını seçiyor. Ve Sayın Cumhurbaşkanı Korona'ya rağmen o salonları tıka basa dolduran insanlara teşekkür mahiyetinde "benim seçmenim Allaha bin şükür olsun ki salonlarımızı labeleb doldurmuştur" diyebiliyor.
Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz demezler mi? Derler derler de, kimin umurunda Covid-19…. Korona başladığı zaman ülkede bir maske kaosu yaşanmıştı da bu hükümet maske dağıtımını bile yapamamıştı. Şimdi aynı durum aşı'da yaşanıyor. Geldi gelecek derken gelen aşılar ile kaç kişi aşı oldu tam olarak bilinmiyor. Önceliği olanlar oldu mu, olmadı mı orası da ayrı bir muamma. Hala aşı olamamış 65 yaş ve üstü insanlar var. Öğretmenler var. Yüz yüze eğitim yapan öğretmenler var…
Gündem çok oynak ülkede daldan dala atlayıp duruyor her gün yeni bir konu yeni bir olay, yani ortalık darmaduman.. Kadınları korumak amacı ile ülkeler arasında yapılan "İstanbul Antlaşmasını" tek başına iptal ediyor. Neden, niçin diye de bir açıklama yok. Sadece cılız bir ses biz Türkiye'yiz istediğimiz antlaşmaya imza atar istemediğimiz antlaşmadan çıkarız. Hepsi bu…
Ben "ekonomistim" diyen Sayın Cumhurbaşkanı, bir gecenin yarısında dört ay önce atadığı Merkez Bankası Başkanını görevden aldığını ve yerine yeni Başkan atadığını uykudan uyanmış mahmur gözlerle TV'de haber kanallarından öğreniyoruz. Öğreniyoruz da kendi kendine fırlayan dövize ne oluyor diye şaşkın şaşkın bakıyoruz. Herhalde döviz yeni Merkez Başkanına gözdağı vermek için TL'nin yerlerde sürüklendiğini göstermek istiyor. Ekonomist Cumhurbaşkan'ı faizleri düşüremediği için eski başkanı alıp yenisini atadığını söylüyor. Dövizin yükselişini de her zaman ki gibi dış güçlere bağlıyor..
Hep olduğu gibi, doları olanın nur gibi yeni dolarları oldu.. Yani tencere kapak, atanarak yeni gelen batmış ekonomiyi mi kurtaracak. Ekonomi batmış, esnaf isyanda, faizler tavan yapmış, döviz uçmakta, merak ediyorum da dünya bizim neyimizi kıskanıyor.
Aşı'mız yok yapmaya ama maskemiz var, temizliğimiz var… Mesafemiz var mı?... Yok, her yer dolu Metrolar, Metrobüsler, otobüsler, minibüsler…
Her şey güzel olacak demiyorum artık, bu gidişle iyice battık….