Her insanın büyük şehirler de yaşamak gibi bir tutkusu vardır ama büyük şehirler de yaşamanın yanı sıra bir çok da zorluğu vardır.
Büyük şehirde yaşamak o şehrin merkezinde yaşamak değildir çünkü adı büyük şehirdir kalabalık ve büyüktür işte buralarda yaşayıp kendilerini şehrin küçük bir bölgesine hapseden insanlar da vardır, zorunlu olmadıkça zihinlerinde çizdikleri küçük bölgelerinden dışarı çıkmazlar ama söz konusu olunca "yok arkadaş ben büyük şehirin dışında bir yerde yaşayamam" diyecektirler. Çünkü kendilerine göre kurdukları büyük şehrin içindeki küçük dünyalarında mutlu olmanın yolunu bulmuşlardır.
Anadolu ve Egenin bir çok kasabasını ve köyünü dolaştım, buralarda yaptığım söyleşiler de, insanların hep büyük şehirde yaşama hayalleri vardı ama bulundukları yerden kopmak ta pek işlerine gelmiyordu nedeni ise bulundukları kasaba ve köylerdeki gelirleri yeterliydi lakin büyük şehirde bu gelir onlara yeter miydi bu ikilem arasın da kalan insanlar merak ettikleri büyük şehirleri dolaşmaya gidince aradaki yaşam farkını, zorlukları görünce de bulundukları yerde kalmanın mutluluğunu yaşıyorlardı, bu insanlara aynı soruyu yönelttiğimde "yok arkadaş ben büyük şehirde yaşayamam" oluyordu...
İnsanların bulundukları yerlerde kalmasının nedeni alışkanlıkları olduğu içindir sanıyorum, büyük şehirlerde sıkıntı içinde yaşayanların kasaba ve köylerine dönünce daha rahat bir yaşam süreceğine inananlardanım. Büyük şehirlerde yaşamak mecburiymiş gibi köyünde bağını bahçesini satan soluğu kocaman şehirlerin kalabalığına karışıp kaybolup gidiyor. Bence herkes olduğu yerde kalmalı ve merak ettiği o büyük şehirleri seyahat ederek görmeli, büyük şehirde yaşayanların yaptıkları gibi....
Ben sakin bir yaşamı sevdiğim için Büyük şehirlerin yüksek binaları, kalabalık cadde ve sokakları, bir avuç yeşili, ayrıca gürültüsü arasında yaşamak bana hep zor gelmiştir fakat iş yaşamından dolayı da hep yolum büyük şehirlere düşmüştür.
Yani aslında demem odur ki; insan nerede mutlu olup yaşıyorsa orası onun büyük şehridir. Her şehrin/kasabanın/köyün bir ruhu, her şehrin/kasabanın/köyün bir dokusu vardır… Farklı şiveleri, tadları ve lezzetleri, köşe başında duran kedisi, mahallenin abisi, birbirine karışan insan sesleri, oradan oraya koşturanların acelesi derken bulunduğumuz yeri özel ve güzel yapan tüm renkleriyle de yaşanması gerektiğini düşünürüm.