İnsan ilişkilerinde kaybetmememiz gereken üç önemli neden vardır: Saygı, Hoşgörü ve Empati. Günlük hayatta eleştiri kavramı yanlış olarak yermek anlamında kullanılmaktadır. Halbuki eleştiri bilimsel bir uğraş olup çoğu kez olumlu sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Eleştiri (tenkit) sanat yapıtlarını tanıtmak, açıklamak, sınıflamak ve değerlendirmek amacıyla yazılan yazıların tümüne verilen isimdir. Yargılama ve ayırt etme anlamlarını dile getiren Yunanca "Kritike" deyiminde türemiştir. Kesinlikle yargılamak anlamındaki "Krinein" kökünden türetilen eleştirel ve eleştirici anlamındaki "Kritikos" sözcüğü Latinceye "Critucus" biçimiyle geçmiş ve bu yolla Avrupa dillerine yayılmıştır.
Eleştiri kişiden kişiye değişen yargılar demek değildir. Gerçek eleştiri bir eserin, bir kişinin özelliklerini bilen insanların elinde bilim gibi ortak neticeler vermelidir. Bilimde olduğu gibi eleştiride de birtakım yöntemler kullanılır. Eleştiri, çoğu zaman kötü bir yaşantı, bir olay ya da tutum sonrasında gerçekleşir ve ikaz niteliğindedir. Bu nedenle hem eleştiride bulunan kişi hem de eleştirinin yöneltildiği kişi eleştiriden etkilenir. Her ne kadar insanlar eleştiriye karşı olsalar da, yapılan eleştirilere olgunca empati yaparak açık olmalıdırlar...
Özellikle, eleştiride bulunan kişiler çok dikkatli olmalı bunu karşı tarafı demoralize etmek ya da insanlar içinde küçük düşürmek için yapmamalılardır. Bu yıkıcı bir eleştiridir ve karşı tarafın kendisini güvensiz, çaresiz hissetmesini sağlar. Ve eleştiri yapan kişi de bir gün başına aynı şey başıma gelebilir düşüncesi içinde olmalıdır. Eleştirinin özellikleri, öznellikten uzak olmalıdır. Doğrudan esere/kişiye yönelik olmalıdır. Eleştiri yapılırken somut verilerden yararlanılmalıdır. Eserin/kişinin olumlu ve olumsuz yönleri birlikte ele alınmalıdır. Her eser yada kişi eleştirinin konusu olabilir. Eleştiride daha çok açıklama, tanık gösterme, örnekleme, tartışma gibi anlatım tekniklerinden faydalanır. Eleştiriye konu olan her şey yalın bir dille anlatılır. Eleştirilen eserin ya da kişinin kimin tarafından, zaman ve çevrede, hangi şartlar altında olduğu dikkate alınmalıdır. Eğer bir eser eleştiriliyorsa eserin yerli ve yabancı benzeriyle karşılaştırılması yapılmalı eleştirilen eserin, konusu, dili, üslubu, tekniği kahramanları gözlem ve betimlemeleri bakımından değerlendirilmelidir. Eğer kişi eleştiriliyorsa ailevi durumunu etkilemeyecek şekilde, yaptıkları, başarıları ya da başarısızlıkları, bulunduğu ortamda ki hareketleri göz önüne alınmalıdır...
Unutmayın, "hatasız kul olmaz" derken "deodorant" reklamın da bile oynar Orhan Gencebay...
Eleştiri yapanlara… Eleştiriyi, tavrından rahatsız olduğumuz kişiye yapıcı bir şekilde yapmalıyız. Sözsel ya da fiziksel olarak doğru geri bildirimde bulunulduğunda, kişi belki de kendi kendini de eleştirebilecek ve olumsuz davranışını çözme yolunda adım atacaktır. Ancak, eleştiri yapan kişinin bulduğu eksiklik belki de eksiklik olmayabilir. Çünkü herkes her konuda aynı fikre sahip olamaz. Öyle değil mi?...
* Saygı, aslında tarif ve tanımlanması zor bir deyimdir. Sevgi, inanma, güvenme, ahlakına kefil olma, yapacaklarından ve yapmayacaklarından emin olma, hoşnut olma gibi çok sayıda duyumun bir tek sözcükte ifade edilmesi üstünlüğü veya farklı bir özelliği nedeniyle bir kimseye karşı çok özenli veya ölçülü davranmayı aşılayan duygudur. Karşıdaki insana verilen değerin, bir anlamın ifadesidir. 'Saygı düzenin anahtarıdır' demiş Mustafa kemal Atatürk.
* Hoşgörü, müsamaha, tahammül, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşümüze ve çoğunluğun görüş biçimine aykırı düşen görüşlere sabırla, hem de yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir. Sosyal ilişkilerde bir tarafın, bazen farkında olmadan, kasıtlı olmayarak, bazen de kasıtla diğer tarafa (maddi/manevi) zarar verebilecek bir sahne yaratması durumunda, diğer tarafın bunu görmezden gelerek veya cevabından vazgeçerek ödün vermek tahammülünü (erdem) gösterebilmesidir. Bir ilişkide karşımızdaki insanın görüşleri, duyguları kendi duygu, düşünce ve görüşlerimizle uyuşmayabilir, hatta çatışabilir, önemli olan bu görüş ve duyguları sabırla ve anlayışla karşılayabilmek “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, her yapan kendine yapar” düşüncesi içinde hoşgörü ile karşılamak gerekir..
Hoşgörü konusunda, "Nezaket hiçten geIir fakat her şeyi satın alır" sözü ile Viktor Paucet, ne güzel bir ifade etmiş, değil mi?
* Empati, eş duyum olarak da bilinmekle birlikte karşıdaki bireylerin tüm duygu ve davranışlarının tam anlamıyla motivasyonunu anlamak ve içselleştirmektir. Dolaysıyla empatiyi duygu ve düşüncelere tarafsız bir biçimde geçiş yapılabilmesi olarak tanımlanabilir. Günümüz olumsuz koşullarının etkili olmasıyla birlikte çoğu zaman etkisini gösteremeyen empati olgusu beraberinde insan ve toplum içi ilişkilerin de önemli düzeyde bozulmasına neden olabilmektedir. Tamamen bir insani olgu niteliğine sahip olan empati olgusu günümüzde yeteri kadar önem görmediğinden dolayı beraberinde bencilleşme olgusunun da meydana gelmesine neden olabilmektedir. Zıt anlamının antipati olduğu empati olgusu hakkında yapılan diğer bir araştırmaya göre ise bu önemli olgunun daha çok kişisel ve karakterist gelişiminin kusursuz olarak gelişen bireylerde yoğun olarak görülebildiği tespit edilmiştir. Konfüçyüs'ün şu sözü ile muhteşem bir empati yapmış; "Evinizin eşiğini temizlemeden, komşunuzun damında ki karlardan şikayet etmeyiniz."
Eleştiriler ya da eleştiride bulunurken karşımızdaki kişiye empati yaparak hoşgörü içerisinde saygısızca davranmamak unutmamamız gerekenlerin başında geldiğini, "Çuvaldızı başkasına batırmadan iğneyi kendimize batırmayı" unutmayalım...
Ve bir Temel fıkrası ile nokta koyalım, Temel otobanda köklemiş gazı, gidiyor. Bakmış bir tabela: "YAVAŞLA 80 km." Hızını o an 80'e indirmiş Temel. Az sonra bir tabela daha: "YAVAŞLA 60 km." Temel 60'a inmiş. Merakla giderken yeniden bir tabela: "YAVAŞLA 40." "Yolda çalışma var galiba!" deyip 40'a düşürmüş hızını. Epeyce sonra yine bir tabela: "YAVAŞLA 15 km." Talimata uyarak 15 km.'ye düşmüş Temel. Yolun en sağından tıngır mıngır gidiyor. Ama meraktan da çatlayacak. Uflaya puflaya bir saat daha gittikten sonra yeni bir tabela görmüş:
"YAVAŞLA'YA HOŞ GELDİNİZ, NÜFUS: 2500…"