Bakıyorum, gözlüyorum kendi kendime soruyorum?
Çocukluk mu güzeldir, çocuklar mı güzeldir? diye.
Sonra geçmiş zamanlarda ki çocuklarla şimdiki çocukları kıyaslıyorum, yok diyorum yok, aklıma tam hatırlayamıyorum ama bir yerde okuduğum "Eskiden çocukluk diye bir şey vardı, artık üretilmiyor" sözü geliyor.
Aslında yaşamın en güzel zamanlarıdır çocukluk.
Çocukluk, hiç büyümeyecekmiş gibi yaşamak ve yaşamın oyuncaklardan ibaret olduğu, okul dışında gönlünce oyunlar oynayarak zamanın, nasıl geçtiğini anlamadan geçen zamanlardır.
Çocukluk, hiçbir derdin, kederin, üzüntünün ve tasasının olmadığı aklının çoğu şeye ermediği zamanlardır.
Çocukluk, hayatı oyun olarak algılayarak düşe kalka öğrenilen, ileriyi görmeden ya da bilmeden günü gün etmenin en mutlu zamanların olduğu dönemlerdir.
Geçim derdinin, üzüntünün ve stresin kısaca hayat kaygılarının olmadığı eğlence dünyasıdır çocukluk.
Eskiden "delikli demir çıktı mertlik bozuldu" derdik, şimdi "internet çıktı çocukluk bozuldu" diyoruz...
Çağa uymak zorunludur ama çocukların da çocukluklarını çocukça yaşaması en doğal haklarıdır.
Geçmişe şöyle şiirsel bir göz atalım, nelerle oynar, nelerle vakit geçirirmişiz...
**
çakıl taşları toplardık çocukken deniz kenarında
çocuktuk,
sonra taşları kaydırırdık teker teker suda
sevinirdik,
düşe kalka koşarken sahile çekilmiş kayıklar arasında
eğlenirdik,
bir topun peşinde koşardık saatlerce sokak aralarında
terlerdik,
dizkapaklarımız dirseklerimiz yara bere içinde
gülümserdik,
korkarak giderdik evlerimize ne diyelim diyerek annemize
yalandan ağlardık,
misket oynardık sokak arasın da
ütünce sevinirdik, kaybedince üzülürdük,
makaralar toplar telden arabalar yapardık
kimin arabası hızlı diye
yarışırdık,
çember çevirirdik kazanan çemberi alır
kaybeden bakakalırdı,
körebe, elim sende, uzun eşek oynardık
sırt ağrısından duramazdık,
kızlar evcilik oynar, plastik ya da bezden yapma bebeklerle
canları sıkılınca beş taş oynar ip atlarlardı...
ne güzel geçti çocukluğumuz o yoklukların güzelliği içinde
mutluyduk,
bakıyorum da şimdiki çocuklara gizlice
büyümüşler de küçülmüşler sanki,
kiminin elinde oyun konsolu kiminin elinde telefon
gözleri olmuş balon,
kimisi oturmuş bilgisayar başına
hamburgeri colası yanında,
kaybolmuşlar teknolojinin içinde
heyecan yok, kuru bir mutluluk...
park yok, bahçe yok, salıncak yok,
tahtaravalli yok, uçurtma yok, misket yok,
çember çevirme yok, körebe yok, elim sende yok,
saklanbaç yok, uzun eşek yok...
bu nasıl çocukluk, varlar arasın da yokluk...
bizler de çocuktuk
şimdikiler de çocuk işte...
Oynadığın oyunları özlersin,
sonra hafif bir gülümsersin ve şimdiki
yaşadığın yıllarla çelişirsin,
hüzünlenirsin.
_atlı karıncalar öksüz kaldı panayırlarda_