Bazı insanlar vardır anlamadığı halde anlamış gibi yapan, anladığı zaman da anladığına bir anlam veremeyen.
Dünyadaki en zor şeylerden birisidir insanların birbirini anlayabilmesi, dahası empati kurabilmesi. İnsanlar arasındaki problemlerin temel kaynaklarından birisi olarak da karşımıza çıkar anlamamak. Oysa karşımızdaki insanın durumunu iyi değerlendirdiğimizde o kadar kolaydır ki anlamak. Ama ısrarla anlamamak için mücadelemiz vardır aslında. Bazen de her şeye kulaklarımızı tıkarız. Bu özel çabanın amacı karşımızdakini anlamaktan olabildiğince uzaklaşmaktır aslında. Çünkü karşımızdakini anlarsak ona hak verme ihtimalimiz de artar. Bu gözümüzü gerçekten de korkutabilir.
Bazen insanlar öyle bir hale geliyor ki, dert dinlemek istemiyor, dert anlatmak istemiyor, sadece boş bir duvara bakar gibi oturup durmak istiyor. Sonra da kalkıp neden kimse beni anlamıyor diye dert yanıyor. Yahu derdini anlatmayan derman bulur mu?.. Sen derdini anlatmaz, anlatamazsan karşında ki seni nasıl anlayacak. Öyle değil mi?....
Aslın da yazımın konusu insanın kendini karşısındakine şiirsel olarak anlatmasıdır.
Anlatmanın iki yolu vardır,
Konuşarak veya yazışarak. Konuşmakta zorluk çekenler ya da utangaç olanlar genellikle dertlerini, sevinçlerini, hüzünlerini, sevgilerini yazarak, yazışarak anlatırlar. Bunlar ya kısa yazılardır ya da şiirlerdir.
Bence anlatmanın, karşınızdakinin de sizi kolayca anlayacağı yol şiirlerdir, şiirlerde hiç bir şeyi saklayamazsınız içinizdeki her şey o kalemin ucundan beyaz sayfalara dökülürken anlatmanın ne kadar güzel olduğunu fark edersiniz..
Mesela, Orhan Veli Kanık "Anlatamıyorum" adlı şiirinde ne güzel anlatmış kendini,
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum…
**
Cahit Külebi'de "yalnızlığını" bu güzel dizelerle anlatmış,
Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun
Kanatlarımız dokunarak uçalım
İnsanlardan buz gibi soğudum
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın…
derken.....
**
Yaklaşan Kurban Bayramı nedeni ile hep anlatmak istediklerimizi anlatamamanın derdi ile depreşen sözcükleri aklımın köşesinden alıp şiir olarak satırlara dökerek böyle anlatabildim...
Bayram gelmiş neyime,
Huzur yok ki ülkede,
Öldürülen insanların,
kurbanlık hayvanların kanları yerlerde...
Yoksulluk zirvelerde...
Zenginler keyiflerde...
İlla kan akıtmak mı lazım
Gitmek için cennete...
İki lafım var kurban kesenlere...
Çok mu paran cebinde,
İyilik yapmak yüreğindeyse
Fakir fukaraya yardım etsene...
Çevirip kafanı bir baksan etrafına
Göreceksin,
Sokaklarda aç gezen çocukları
Bir yudum suya hasret giden hayvancıkları...
Hiç bunları görmeyen insancıklar
Kurban kesip kan akıtacaklar...
Eğer et yemek istiyorsa canın
Çarşıda dükkanı var kasabın...
Kendisi tokken, fakir komşusunu aç yatıranın,
Ben çok dindarım diyen Müslüman’ın,
Kan damlasın yüreğine...
Bayram gelmiş neyine,
Daha çok beklersin gitmek için cennete...
**
Anlatmak isteyince insan hangi konuda olursa olsun yazıya dökerek aktarırken daldan dala atlar gibi anlatır derdini bazen fincancı katırlarını ürkütmeye yeter de artar bile anlatılırken gerçekler...